24 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşanası Avrupa

Bazı şehirler yolu düşenleri bir anda sarıverir, kokusu, sokakları, mekanları ve insanlarıyla orada yaşamanın, lokal olabilmenin tatlı hayali içinizi kemirir durur…



Dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde yaşıyoruz evet, Türkiye’nin her köşesi birbirinden güzel topraklarının kıymetini hiçbir zaman bilemedik, bir türlü de bilemiyoruz buna da kocaman bir evet… Hepsi kabul ama tüm dünyanın gözbebeği kabul ettiği birkaç Avrupa kenti de var ki, nerede yaşıyor olursanız olun, cazibelerine kapılamamak, “ben de burada yaşamalıyım” diye düşünmemek imkansız. Belki bir tatil, belki de kısa bir iş gezisi için bu şehirlerden birine yolunuz düştüyse, önce kokusu, tarihi, sokakları, sonra mekanları ve insanlarıyla sizi bir anda sarar, büyüler,  o şehirde lokal olmanın hayali aklınızı kemirir durur…

Önce Berlin
Almanya’ya çok fazla sempati beslemiyor olabilirsiniz, ancak bu gidip görmediğiniz içinse hemen kafanızdaki basma kalıplardan kurtulun, özellikle de Berlin için. Sanatın, felsefenin, edebiyatın kelimenin içini doldurarak beşiği olan bu kente ilk görüşte vurulmamak ve burada yaşamalıyım dememek  gerçekten imkansız. Kasım ayında Berlin Duvarı’nın yıkılışının da yıldönümü olduğunu hatırlayarak görülmesi gerekenler listesinin üstüne almamak olmaz.
Tiyatro, müzik, bale, plastik sanatlar, dans hangi sanat dalı size keyif veriyor? Hiç fark etmez çünkü Berlin her biri için biçilmiş kaftan. Şehrin gezilecek görülecek tarihi yerleri saymakla bitmez ama mutlaka orada bulunacağınız haftalardaki sanat etkinliklerini önceden takip edin, yerinizi ayırtın ve atlamayın.  


Şehrin kalbi
Gendarmenmarkt yani Jandarma Meydanı, Französichestr ile Mohrenstr’in kesiştiği alanda yer alıyor. Tarihi Alman ve Fransız katedrallerinin bulunduğu bu meydanın çevresinde kentin en işlek cafe-bar ve restoranları da yer alıyor. Berlin’in ünlü ıhlamur ağaçlarıyla kaplı yolu Unter den Linden kentin sembollerinden; Brandenburg Kapısı’ndan Doğu Berlin’in merkezi Alexanderplatz’a kadar uzanıyor. Pariser Platz’ın (Pariser Meydanı), şehrin kalbinin attığı bir başka bölge. Burada tarihi meclis binasını, Almanya’nın sembolü Brandenburg Kapısı’nı, Mustafa Kemal Atatürk’ün de konakladığı tarihi Adlon Oteli’ni görebilirsiniz. İkinci Dünya Savaşı’nda katledilen Yahudiler anısına dikilen ve mezar taşlarını andıran Yahudi Soykırım Anıtı yine tarihi Brandenburg Kapısı ve Federal Meclis yakınlarında. Labirent görünümündeki anıt, içinizi yakacak olsa da gidip görmeniz gerekiyor.
Ku’damm Berlin denilince akla ilk gelen yer. Kurfürstendamm Caddesi’nin kısaltılması olan Ku’damm, bir zamanlar Batı Berlin’in sembollerinden Gedaechtnis Kirche - Anı Kilisesi’nin bulunduğu bir cadde. Tarihte alışveriş dünyasının kalbi olarak anılan Ku’damm, en ünlü markalarının şubelerine de ev sahipliği yapıyor. Kentin en modern yerleşim bölgesi ise kuşkusuz Potsdamer Platz. Duvarın yıkılmasının ardından Doğu ve Batı’nın birleştiği kesişme alanında yer alıyor. Dünyanın en büyük inşaat alanı unvanına sahip. Bu meydan, postmodern mimari yapısıyla, bugün kentin en renkli merkezlerinden biri. Sinema ve mağazalar, şirketler, film müzesi burada yer alıyor. Dünyaca ünlü Berlin Film Festivali de Potsdamer Platz’da gerçekleştiriliyor.

 Müze cenneti
Berlin’de hayat çok canlı, dolayısıyla müzelerin içine hapsolmak zor gelecektir. Ama tam bir müze cenneti bu kentteki kültürel zenginlikleri es geçmemelisiniz. Bergama Müzesi, Almanya’nın kalbi olan Federal Meclis Binası Reichstag, kentin en çok ziyaret edilen müzelerinden. Şehrin içinden geçen Spree Nehri’nin kuzeyinde, çatallaşan iki bölümünün arasında kalan alanda kentin önemli müzeleri yer alıyor ve bu bölüme Müzeler Adası deniliyor. Bergama Müzesi, Eski Müze, Bode Müzesi, Eski Nasyonal Müze, Yeni Müze, Tarihi Nasyonal Galeri bu adada yer alıyor. Checkpoint Charlie tüm turistlerin uğrak yeri. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ikiye bölünen Doğu ve Batı Almanya’nın en ünlü geçiş noktası. Şu anda Berlin Duvarı’yla birlikte turistlerin en çok rağbet gösterdiği yer. Doğu ve Batı Berlin’i ayıran Berlin Duvarı ve tarihe utanç duvarı olarak geçen duvardan geriye kalanları görmek isterseniz Niederkirchner Caddesi’ne gitmelisiniz. Duvarın geçtiği diğer bölgeler, kent içinde kaldırım ve caddelere kazınan sarı çizgiden takip edilebiliyor. 

Hiç yorum yok: