11 Nisan 2013 Perşembe

Düşlerdeki ülkeler


Avrupa ve Amerika seyahatleri artık demode, yeni trend egzotik ülkelere yolculuk… Düşlerdeki bu ilginç rotasyonların vaat ettiği büyülü dünya, son yıllarda çok daha fazla rağbet görüyor.

Cennet kelimesinin içini dolduran egzotik bir ülkeye gittiniz mi hiç? Jamaika’nın ırmakları, Himalayalar’ın etekleri, Grönland’ın buzulları…
Cennetin nerede, nasıl bir yer olduğunu kesin bilmemiz mümkün değil belki ama dünyadaki cennetleri keşfetmek mümkün.
Günümüzde tatile çıkanların; ki buna Türklerin büyük bir çoğunluğu da dahil, yeni rotaları Jamaika, Kenya, Grönland, Şili ve Bhutan gibi egzotik ülkeler. Yapılan istatistikler artık Türklerin daha sık yurtdışına gittiğini de ortaya koyuyor. Artan uçuş fırsatları ve direk uçuş imkanları bu sayının yükselmesinde önemli bir etken. Egzotik seyahatler için ödeme kolaylıkları sunan turların yardımını da unutmamak lazım. Kısacası bu maceralı keşif gezilerine çıkabilmek için önümüzde çok fazla engel yok artık. Hayal kurmayı bir kenara bırakıp harekete geçmek isteyenlere en güzel egzotik rotaları derledik…
               JAMAİKA


Bembeyaz kumlar, durgun ırmaklar, palmiyeler, mavi dağlar… Bu bir rüya olmasın diyorsanız Jamaika’ya gitmelisiniz. Tam bir düş ülkesi olan Jamaika’da içtiğiniz romlar kanınızı ısıttıkça, sokaklardaki ‘reggie’ atmosferine kapılmamak imkansız. Negril, Ocho Rios gibi muhteşem kumsallarda güneşlenebilir, dağlık kesimlerin büyüsüne kendinizi kaptırabilirsiniz. Irmakların üzerinde salla kilometrelerce gitmek mümkün. Orkide ormanlarının ve kuş seslerinin arasında bu yolculuğu yapmanın keyfi hayal gücünü bile zorlayabilir. Eski zamanların en büyük köle pazarlarından biri olan bu topraklarda artık siyahların hakimiyeti var. Siyah kültür, Avrupa ve Amerika’yı gölgede bırakan zenginliğini; dans ve tiyatro gösterilerinde gösteriyor. Dünyaca ünlü sokak gösterilerine Jamaika’da sıklıkla rast gelmek mümkün. Bir gün bu ülkeye gitme fırsatı yakalarsanız, her saniyesinin tadını çıkaracağınızdan emin olun! 
               KENYA


Etiyopya, Sudan, Uganda gibi ülkelerin arasında kalan Arap liman kenti Kenya, kuşkusuz Afrika’nın en ilginç gezi hedefleri arasında. Hint Okyanusu’nun kenarındaki bu topraklarda; renklerin, dillerin, insanların, hatta kıyafetlerin çeşitliliği bile iç içe geçmiş. Adını 5.200 metre yükseklikteki Kenya dağından alıyor. Beyaz kumsallar, çöller ve dağlarla kaplı bu ilginç coğrafyada yaşamın çok ağır akıyor olması da bir başka mutluluk. Mombasa’nın kuzeyi ve güneyi şahane plajlarla dolu, Lamu Adası ise Kenya seyahatinde atlanmaması gereken en önemli yerlerden. Bu adada zamanı unutmanız, her şeyden kendinizi soyutlamanız mümkün. Kenya sınırını aşarak Tanzanya’ya doğru yöneldiğinizde ise çölün sihrine, fil sürüleri,  zürafalar ve kaplanlarla dolu safarinin çağırdığı soluksuz macera duygusuna kapılmamak mümkün değil. 
ŞİLİ

Arjantin’in batısında, And Dağları’yla Büyük Okyanus arasında kalan Güney Amerika ülkesi Şili, kuzeyinden güneyine çok farklı iklim, bitki örtüsü ve coğrafi şekillere sahip. Tezatlar ülkesi olarak anılması da bu yüzden. Şili’yi Pablo Neruda ve Victor Jara ile hatırlamak da mümkün. Kırmızı şaraba doyabileceğiniz keyifli bir Şili seyahatinde Santiago’yu mutlaka gezmelisiniz. Şili bilindiği üzere dünyanın en iyi şarap üreticilerinden. Tepesinde büyükçe bir Meryem Ana heykeli bulunan ve eski tür bir tramvayla çıkılan Cerro San Cristobal, büyük meydan Plaza de Armas’daki Santiago Katedrali görülmeye değer. Barrio Bellavista ise renkli gece hayatını görmek, Valparaiso ve Vina del Mar ise cennet mekanlar keşfetmek isteyenler için. Şili’nin biraz dışındaki Paskalya Adası ise en önemli turistik yerlerden. Şili’nin üç bin km açıklarında yer alan bu minicik ada, ilk kez Hollandalı Denizci Jacob Roggeven tarafından keşfedilmiş ve Paskalya adını almış. Adanın hikmeti ise üzerindeki yüzlerce dev taş heykeli. Heykellerin ince işçilikle yontulmuş oldukları söyleniyor. Bazı rivayetlere göre heykeller bu adada daha önce yaşayan insanların tanrıları. Ama adanın güneyindeki Rano Kao Yanardağı’ndan çıkarılan taşlarla yontulan bu ilginç heykellerin aslında nasıl ve niçin yapıldıkları tam olarak bilinmiyor. Her bir heykelin sihirli olduğuna hala inanılıyor. Moai adı verilen heykellerden adada yaklaşık 800 kadar bulunuyor. 
                BHUTAN



İsviçre’den daha büyük olmayan uzak bir ülkenin kültürel varlığını korumak için yalnızca yılda üç bin kişiyi turist olarak kabul ediyor olması ne kadar ilginç değil mi? Özellikle kültürel değerlerinin yeterince korunmadığından yakınılan bir ülkeden geliyorsanız, bu duruma şaşırmamak ve özenmemek imkansız. Güneyinde balta girmemiş ormanlar, kuzeyde de Himalayalarla çevrili bu ülkenin insanları kendilerini her şeye tamamen kapamış olmasalar da, Tibet Budizmi’nin dışındaki yabancılara karşı mesafeli oldukları doğru.
Kalküta üzerinden ya da Bhutan ile Hindistan arasındaki Puntşoling’den giriş yapabileceğiniz bu gizemli ülke, Ejderhalar diyarı olarak da biliniyor. Asya efsanelerinde tanrısal iyilik güçlerinin simgesi olan ve şans getirdiğine inanılan ejderha, Bhutan’ın bayrağını da süslüyor. Çin’e de komşu olan bu ilginç Güney Asya ülkesinin yüzde 60’ı ormanlarla kaplı. Bhutan’da soyları tükenmekte olan pek çok kuş türünü, nadide kaplan, keçi, leopar türlerini görebilirsiniz. Kutsal vadi ve tapınakları gezerken mest olmak garantili.  Halkının okçulukla uğraştıklarını ve oldukça dindar olduklarını da hatırlatalım. 
              GRÖNLAND 


Danimarka sınırının buzdan tacı Grönland, sıcak bir tatili değil de buzların beyazlığındaki sonsuzluk hissini tercih edecek, biraz da soğuk iklimden çok fazla şikayet etmeyecek gezginler için ideal. Grönland dünyanın en büyük adası. Bağlı olduğu Danimarka’dan bile daha büyük. Tam bir buz çölü, ortalama buz kalınlığı adada 1500 metre. En kalın yeri ise 3400 metre civarında. Öyle ki ‘burada insan yaşayabilir mi, bitki yetişir mi, yiyecek nereden bulunur?’ gibi sorular sorabilirsiniz. Ama Grönland halkı mutlu mesut bir yaşam tutturmayı başarıyor, bekli de şehir karmaşasında koşturanlardan çok daha güzel bir hayat üstelik. Grönland ile ilgili kafanızda oluşan tüm soruları yanıtlayarak gizemini kaçırmayın, gidin ve keşfedin. Ama hiç değilse ‘Çiçek yetişir mi?’ sorusunu yanıtlayarak adayı daha da cazip kılacak bir başlangıç yapalım; adada buzların arasından uyanan çiçeklerin izlenebildiği bir çiçekler vadisi bile mevcut. Eskimoların dünyanın en neşeli insanları olmaları boşuna değil demek ki. Sadece Eskimolar için değil, balinalar, kutup ayıları, foklar ve beyaz kurtlar için de sıcak bir ev olmayı başaran bu buzdan tacı mutlaka görün.  

               SRİ LANKA


Sri yani ‘parıldayan ışıldayan’ Lanka, adından da anlaşılacağı üzere ışıltılı bir gizem. Her zaman yemyeşil görünen bu tropik adaya vardığınızda okyanusun sesini duyup büyülenmemek imkansız. Dalga sesleri arasında tapınakları gezebileceğiniz, palmiyelerin altında serinleyebileceğiniz bir geziye nasıl hayır diyebilirsiniz ki? Muson rüzgarları ve taşıdıkları yağmurlarla bütün yıl çiçekleri açan, ağaçları her zaman meyve veren bu toprakların cennet olduğuna inanmamak zor. Burada huzuru ve sessizliği de birçok keyifli uğraşı da aynı anda bulabilirsiniz. Trincomalee, Nilaveli, Kalkudah adaları huzur isteyenler için. Ama maceracı ruhlar 2.835 metre yükseklikteki Pirturutalaga doruğuna tırmanabilir ve doruktaki kocaman ayak izini gözleriyle görebilir. Doruğa ‘Adem Doruğu’ denmesinin sebebi de bu ayak izi. İzin Buda’ya ait olduğu rivayetleri var. Budizm, Sri Lanka’yla bütünleşen ve şehrin kültürünü biçimlendiren bir kaynak. Ancak burada sabahları farklı birçok dinden insanın dini törenlerine şahit olabilir, zıtlıkların bütünlüğüne bir kez daha hayran kalabilirsiniz.





Hiç yorum yok: