Avrupa ve Amerika seyahatleri artık demode, yeni trend egzotik ülkelere yolculuk…
Düşlerdeki bu ilginç rotasyonların vaat ettiği büyülü dünya, son yıllarda çok
daha fazla rağbet görüyor.
Cennet kelimesinin içini dolduran egzotik bir ülkeye gittiniz mi hiç? Jamaika’nın
ırmakları, Himalayalar’ın etekleri, Grönland’ın buzulları…
Cennetin nerede, nasıl bir yer olduğunu kesin bilmemiz mümkün değil belki ama dünyadaki cennetleri keşfetmek mümkün.
Cennetin nerede, nasıl bir yer olduğunu kesin bilmemiz mümkün değil belki ama dünyadaki cennetleri keşfetmek mümkün.
Günümüzde tatile çıkanların; ki buna Türklerin büyük bir çoğunluğu da
dahil, yeni rotaları Jamaika, Kenya, Grönland, Şili ve Bhutan gibi egzotik
ülkeler. Yapılan istatistikler artık Türklerin daha sık yurtdışına gittiğini de
ortaya koyuyor. Artan uçuş fırsatları ve direk uçuş imkanları bu sayının yükselmesinde
önemli bir etken. Egzotik seyahatler için ödeme kolaylıkları sunan turların
yardımını da unutmamak lazım. Kısacası bu maceralı keşif gezilerine çıkabilmek
için önümüzde çok fazla engel yok artık. Hayal kurmayı bir kenara bırakıp
harekete geçmek isteyenlere en güzel egzotik rotaları derledik…
Bembeyaz kumlar, durgun ırmaklar, palmiyeler, mavi dağlar… Bu bir rüya olmasın diyorsanız Jamaika’ya gitmelisiniz. Tam bir düş ülkesi olan Jamaika’da içtiğiniz romlar kanınızı ısıttıkça, sokaklardaki ‘reggie’ atmosferine kapılmamak imkansız. Negril, Ocho Rios gibi muhteşem kumsallarda güneşlenebilir, dağlık kesimlerin büyüsüne kendinizi kaptırabilirsiniz. Irmakların üzerinde salla kilometrelerce gitmek mümkün. Orkide ormanlarının ve kuş seslerinin arasında bu yolculuğu yapmanın keyfi hayal gücünü bile zorlayabilir. Eski zamanların en büyük köle pazarlarından biri olan bu topraklarda artık siyahların hakimiyeti var. Siyah kültür, Avrupa ve Amerika’yı gölgede bırakan zenginliğini; dans ve tiyatro gösterilerinde gösteriyor. Dünyaca ünlü sokak gösterilerine Jamaika’da sıklıkla rast gelmek mümkün. Bir gün bu ülkeye gitme fırsatı yakalarsanız, her saniyesinin tadını çıkaracağınızdan emin olun!
KENYA
Etiyopya, Sudan, Uganda gibi ülkelerin arasında kalan Arap liman kenti
Kenya, kuşkusuz Afrika’nın en ilginç gezi hedefleri arasında. Hint Okyanusu’nun
kenarındaki bu topraklarda; renklerin, dillerin, insanların, hatta kıyafetlerin
çeşitliliği bile iç içe geçmiş. Adını 5.200 metre yükseklikteki Kenya dağından
alıyor. Beyaz kumsallar, çöller ve dağlarla kaplı bu ilginç coğrafyada yaşamın
çok ağır akıyor olması da bir başka mutluluk. Mombasa’nın kuzeyi ve güneyi
şahane plajlarla dolu, Lamu Adası ise Kenya seyahatinde atlanmaması gereken en
önemli yerlerden. Bu adada zamanı unutmanız, her şeyden kendinizi soyutlamanız
mümkün. Kenya sınırını aşarak Tanzanya’ya doğru yöneldiğinizde ise çölün
sihrine, fil sürüleri, zürafalar ve
kaplanlarla dolu safarinin çağırdığı soluksuz macera duygusuna kapılmamak
mümkün değil.
ŞİLİ
Arjantin’in batısında, And Dağları’yla Büyük Okyanus arasında kalan Güney
Amerika ülkesi Şili, kuzeyinden güneyine çok farklı iklim, bitki örtüsü ve
coğrafi şekillere sahip. Tezatlar ülkesi olarak anılması da bu yüzden. Şili’yi
Pablo Neruda ve Victor Jara ile hatırlamak da mümkün. Kırmızı şaraba
doyabileceğiniz keyifli bir Şili seyahatinde Santiago’yu mutlaka gezmelisiniz.
Şili bilindiği üzere dünyanın en iyi şarap üreticilerinden. Tepesinde büyükçe
bir Meryem Ana heykeli bulunan ve eski tür bir tramvayla çıkılan Cerro San
Cristobal, büyük meydan Plaza de Armas’daki Santiago Katedrali görülmeye değer.
Barrio Bellavista ise renkli gece hayatını görmek, Valparaiso ve Vina del Mar ise
cennet mekanlar keşfetmek isteyenler için. Şili’nin biraz dışındaki Paskalya Adası
ise en önemli turistik yerlerden. Şili’nin üç bin km açıklarında yer alan bu
minicik ada, ilk kez Hollandalı Denizci Jacob Roggeven tarafından keşfedilmiş
ve Paskalya adını almış. Adanın hikmeti ise üzerindeki yüzlerce dev taş
heykeli. Heykellerin ince işçilikle yontulmuş oldukları söyleniyor. Bazı
rivayetlere göre heykeller bu adada daha önce yaşayan insanların tanrıları. Ama
adanın güneyindeki Rano Kao Yanardağı’ndan çıkarılan taşlarla yontulan bu
ilginç heykellerin aslında nasıl ve niçin yapıldıkları tam olarak bilinmiyor. Her
bir heykelin sihirli olduğuna hala inanılıyor. Moai adı verilen heykellerden
adada yaklaşık 800 kadar bulunuyor.
İsviçre’den daha büyük olmayan uzak bir ülkenin kültürel varlığını
korumak için yalnızca yılda üç bin kişiyi turist olarak kabul ediyor olması ne
kadar ilginç değil mi? Özellikle kültürel değerlerinin yeterince
korunmadığından yakınılan bir ülkeden geliyorsanız, bu duruma şaşırmamak ve
özenmemek imkansız. Güneyinde balta girmemiş ormanlar, kuzeyde de Himalayalarla
çevrili bu ülkenin insanları kendilerini her şeye tamamen kapamış olmasalar da,
Tibet Budizmi’nin dışındaki yabancılara karşı mesafeli oldukları doğru.
Kalküta üzerinden ya da Bhutan ile Hindistan arasındaki Puntşoling’den
giriş yapabileceğiniz bu gizemli ülke, Ejderhalar diyarı olarak da biliniyor.
Asya efsanelerinde tanrısal iyilik güçlerinin simgesi olan ve şans
getirdiğine inanılan ejderha, Bhutan’ın bayrağını da süslüyor. Çin’e de komşu
olan bu ilginç Güney Asya ülkesinin yüzde 60’ı ormanlarla kaplı. Bhutan’da
soyları tükenmekte olan pek çok kuş türünü, nadide kaplan, keçi, leopar
türlerini görebilirsiniz. Kutsal vadi ve tapınakları gezerken mest olmak
garantili. Halkının okçulukla
uğraştıklarını ve oldukça dindar olduklarını da hatırlatalım.
GRÖNLAND
Danimarka sınırının buzdan tacı Grönland, sıcak bir tatili değil de
buzların beyazlığındaki sonsuzluk hissini tercih edecek, biraz da soğuk
iklimden çok fazla şikayet etmeyecek gezginler için ideal. Grönland dünyanın en
büyük adası. Bağlı olduğu Danimarka’dan bile daha büyük. Tam bir buz çölü, ortalama
buz kalınlığı adada 1500 metre. En kalın yeri ise 3400 metre civarında. Öyle ki
‘burada insan yaşayabilir mi, bitki yetişir mi, yiyecek nereden bulunur?’ gibi
sorular sorabilirsiniz. Ama Grönland halkı mutlu mesut bir yaşam tutturmayı
başarıyor, bekli de şehir karmaşasında koşturanlardan çok daha güzel bir hayat
üstelik. Grönland ile ilgili kafanızda oluşan tüm soruları yanıtlayarak gizemini
kaçırmayın, gidin ve keşfedin. Ama hiç değilse ‘Çiçek yetişir mi?’ sorusunu
yanıtlayarak adayı daha da cazip kılacak bir başlangıç yapalım; adada buzların
arasından uyanan çiçeklerin izlenebildiği bir çiçekler vadisi bile mevcut. Eskimoların
dünyanın en neşeli insanları olmaları boşuna değil demek ki. Sadece Eskimolar
için değil, balinalar, kutup ayıları, foklar ve beyaz kurtlar için de sıcak bir
ev olmayı başaran bu buzdan tacı mutlaka görün.
Sri yani ‘parıldayan ışıldayan’ Lanka, adından da
anlaşılacağı üzere ışıltılı bir gizem. Her zaman yemyeşil görünen bu tropik
adaya vardığınızda okyanusun sesini duyup büyülenmemek imkansız. Dalga sesleri
arasında tapınakları gezebileceğiniz, palmiyelerin altında serinleyebileceğiniz
bir geziye nasıl hayır diyebilirsiniz ki? Muson rüzgarları ve taşıdıkları yağmurlarla
bütün yıl çiçekleri açan, ağaçları her zaman meyve veren bu toprakların cennet
olduğuna inanmamak zor. Burada huzuru ve sessizliği de birçok keyifli uğraşı da
aynı anda bulabilirsiniz. Trincomalee, Nilaveli, Kalkudah adaları huzur isteyenler
için. Ama maceracı ruhlar 2.835 metre yükseklikteki Pirturutalaga doruğuna
tırmanabilir ve doruktaki kocaman ayak izini gözleriyle görebilir. Doruğa ‘Adem
Doruğu’ denmesinin sebebi de bu ayak izi. İzin Buda’ya ait olduğu rivayetleri
var. Budizm, Sri Lanka’yla bütünleşen ve şehrin kültürünü biçimlendiren bir
kaynak. Ancak burada sabahları farklı birçok dinden insanın dini törenlerine
şahit olabilir, zıtlıkların bütünlüğüne bir kez daha hayran kalabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder