30 Mayıs 2013 Perşembe

Rossmann Uçurtma Şenliği'nde

Geçtiğimiz hafta sonu Adana'da bu sene 2.'si gerçekleştirilen Uçurtma Şenliği'nde Rossmann da vardı. Hava da güzeldi, uçurtmalar da... Bu sene bu şenliği kaçıran Adanalılar üzülmesin, her sene bu vakitler yine katılabilirsiniz.



Çocuklar, çocuklu ruhlu olanlar ve çocukluk özlemi çekenler 26 Mayıs’ta Adana Merkez Park’ta 2.’si gerçekleştirilen Uçurtma Şenliği’nde buluştu. Optimum Outlet Adana Alışveriş ve Eğlence Merkezi'nin geleneksel olarak düzenlediği Uçurtma Şenliği‘nde insanlar kendi yaptıkları, tasarladıkları uçurtmaları özgürce havalandırdılar.


Pazar günü gerçekleştirilen 2. Uçurtma Şenliğine destek amacıyla Rossmann da katıldı. Rengarenk uçurtmaların göklerde süzüldüğü,  eğlenceli ve hoş anların yaşandığı şenlikte katılımcılara sürpriz hediyeler de dağıtıldı. 


17 Mayıs 2013 Cuma

Barcelona rüzgarına kapılın

Dünyanın en renkli, en cıvıl cıvıl, tatil için, yaşamak için, gidip de kalabalıklarına karışmak ve bir daha da dönmemek için en çok arzulanan Avrupa kenti kuşkusuz Barcelona.


Her kentin tarihiyle ilgili sayısız hikaye ve rivayet vardır malum. Derler ki, Barcelona tarihin gördüğü en büyük savaşçılardan Kartacalı Hanibal’ın babası Hamilcar Barca tarafından Barcino ismiyle milattan önce 230 yılında kurulmuş... Geriye dönüp baktığımızda birçok medeniyete ev sahipliği yapmış köklü ve tarihi zengin bir kent olduğunu görüyoruz. Önemli bir diğer özelliği de İspanya Krallığı’nın Galiçya, Bask, Aragon, Mança, Endülüs, gibi 17 otonom bölgesinden biri olan Katalonya’nın başkenti oluşu. Anadilleri Katalonca olan pek çok insan yaşıyor. İspanya’ya giden Türklerin burayı sevmelerinin bir diğer sebebi de bu benzer çok kültürlülük. Franco döneminin faşist baskılarının ardından bugün Barcelona’daki huzur ve ahenk görülmeye değer bir örnek.
 
Gaudi’nin şehri
Doğası, tarihi, insanlarının sımsıcak enerjisi, sahilleri, mimarisi, sanatçıları, yemekleri ve mekanlarıyla Barcelona kesinlikle sizi ele geçirecek bir şehir. Katalan modernizminin simgesi ünlü mimar Gaudi’nin elinin değdiği her şeyi görmeniz gerek, her birini gözünüzle görme lüksünden kendinizi mahrum etmeyin. Ayrıca Gotik mimarinin en güzel örneklerinden Santa Maria del Mar Kilisesini de listenize eklemelisiniz. İspanya Meydanı’ndaki Büyülü Çeşme’de (Magic Fountain) geceleri olağanüstü ışık ve ses gösterileri yapılıyor, kaçırmayın. Açık hava müzesi Poble Espanyol, en meşhur caddelerden La Rambla, Katalunya Meydanı, Barcelona Plajı, Port Olympic marinası gitmeniz gereken ilk yerler.

Tapas ve sangria
İspanya denilince Sangria’dan bahsetmek gerek. Barcelona’da bu serin keyfin en güzellerini tadabileceğiniz bir çok mekan mevcut ama tavsiyemiz İspanyol mezeleri olarak tanımlanabilen tapas’lardan sunan meşhur tapas barlar. Tadına doyamayacağınız minik tadım tabakları tapas’ları şaraplarla da deneyebilirsiniz. Barcelona’da kötü şarap bulmak pek mümkün değil tabi yemek konusunda da seçenekler sınırsız olunca şarabın tadı da güzelleşiyor. Midye, istridye gibi deniz mahsulleri ve etin her çeşidi Barcelona’da tadılmalı. Bir diğer geleneksel lezzetse görkemli Paella. Aslen Valencia bölgesine ait pilav ve deniz ürünleri karışımı bu özel yemeği Barcelona’da mutlaka tadın. Şarküteri ürünlerinin de bu şehirde harika olduğunu, gittiğiniz herhangi bir barda bile muhteşem şarküteriler sunulduğunu hatırlatalım.
Barcelona’da alışveriş yapmak isterseniz yine sınırsız seçenek mevcut. Yeme içme alışverişi için birçok pazar bulunuyor. Kıyafet için  Catalunya Meydanı’ndaki El Corte Ingles’i mutlaka ziyaret edin. Eğer eviniz için mobilya almak isterseniz Jardin d’Ulysse, objelere meraklıysanız Art Montfalcon sizin dükkanlarınız olacaktır. Barcelona tarih, sanat, yeme-içme, plaj, sohbet, şarap, puro, hareket ve renk demek… Giderken iyi düşünün çünkü bir daha dönmek istemeyeceğiniz kesin…




 

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Avrupa’nın soylusu Londra

Birçok Avrupa kenti gördünüz, gezdiniz, kimisinin atmosferine, insanlarına, kimisinin sıcak ve samimi atmosferine tav oldunuz. Londra bu konulardaki tüm klişeleri yıkacak yegane şehir buna emin olun. Belki çok sıcak ve samimi bir atmosfer vaat etmiyor, havası yağmurlu, hayat oldukça pahalı, kafanızı karıştıracak kadar çok uluslu ama inanın Londra’da bir gün geçirmeniz bu şehirde ne kadar canlı, rahat ve eğlenceli bir yaşam olduğunu keşfetmenize yetecek.


Bol zaman ayırın

Öncelikle Londra için çok kısa bir tatil planlamayı düşünmeyin. En temel noktaları gezmek bile en az beş gün kadar sürecektir. Londra’da kalacağınız gün sayısı sınırlıysa mutlaka sıkı bir hazırlık yapın ve rotalarınızı önceden belirleyin. Şehir içinde seyahat için bir metro kartı almakta fayda var. Bu karta para yükleyerek metroyu ve otobüsleri kullanabilirsiniz. Uzun mesafeleri metroyla çok kolay aşabildiğiniz için şehrin büyüklüğü gözünüzü korkutmasın. Şehrin merkezini yürüyerek de gezebilmeniz mümkün. Hatta mümkünse yürümeyi ya da otobüsü tercih etmeye çalışın. Londra’da otobüsler zamanında geliyor. Şehri görüp tanımanıza da yardımcı oluyorlar. Şehre yerin altından değil de dışarıdan bakarsanız, inip vakit geçirmek isteyeceğiniz binlerce mekan, sokak da göreceksiniz. Londra, turistik alanlarının bolluğu kadar butik ve lokal keşiflere de açık bir yer. Otobüs yolculuğunda ilk durak; Big Ben ve Parlemento Binası olmalı. Thames Nehri kıyısını takip eden uzun bir yürüyüş size Londra’yı biraz olsun anlatacaktır. Southwark olarak anılan bu şerit Londra’nın en önemli yapılarını ve en keyifli mekanlarını barındırıyor. Sadece Thames Nehri Kıyısı’nda yapabilecekleriniz iki-üç gün sürebilir. Londra tam bir yeme-içme cenneti. Hangi ülkenin hangi yemeğini tatmak istiyorsanız en lüksünden en ucuzuna burada bulabilirsiniz. Kentin merkezindeki Soho meydanını, kitapçıları, sergileri dolaştığınız yoğun programınızda size pakette sunulan pratik fish and chips de yardımcı olabilir.

Parklarda yürüyün!
Londra’da yaşayan herkes vazgeçilmez kaçamak mekanları olarak parkları gösterecektir. Bakımlı, yemyeşil ve tertemiz parklarda dilediğiniz gibi piknik yapabilir, kitap okuyabilir, yürüyebilirsiniz. Öğle tatillerinde iş stresinden kurtulmak isteyenlerin, alışverişte yorulup dinlemek için gelenlerin, hafta sonu tatilinde bronzlaşmak isteyenlerin, sevgililerin, ailelerin sıkça ziyaret ettiği parkların güzelliğine hayran olmamak imkansız. Şehri yaşamak istenilir kılan en önemli yönlerinden biri kuşkusuz. Şehir merkezinden en uzak köşesine kadar her bölgede geniş ve güzel parklar bulmak mümkün. Özellikle Regent’s Park, St. James Park ve Hyde Park es geçilmemesi gerekenlerden. 

Alışverişin başkenti
Sokak müzisyenlerinin keyfini sürdüğünüz Londra sokaklarını arşınlarken National Gallery Museum, St. Paul Katedrali, Tate Modern Gallery gibi önemli mekan ve müzeleri gezmeyi ihmal etmeyin. Tate Modern’de yer alan her sergiyi görmelisiniz. Alışveriş için Oxford Street, Nothing Hill, Camden Town, Brick Lane, Borough Market mutlaka not almanız gereken yerler. Alışverişin kalbi Oxford Street’te atar ama Londra sayısız butik keşfedebileceğiniz yerlerle dolu, ara sokakları dikkatli dolaşmayı ihmal etmeyin. South Kensington ise kesenin ağzını açabilecekler için tam bir cennet. Harrods, Liberty London ve Harvey Nichols mutlaka uğramanız gereken klasiklerden. Londra’yı anlatmakla bitirmek güç. Bir kere asla yetmez, mutlaka uzun  bir dönem orada yaşamanın hayali kalbinize düşecek. Ne kadar kısa bir süre için gitmiş olursanız olun, beş çayı seremonilerinden birine dahil olmayı ve yudum yudum İngiliz çayı içmeyi unutmayın!














10 Mayıs 2013 Cuma

Teknoloji ipuçları

Teknoloji çağında yaşıyoruz; elimizden akıllı telefonlar, tabletler düşmüyor. Konuşmuyor mesajlaşıyoruz, görüşmüyor sanal ortamda paylaşıyoruz. Madem bu kadar sıkı fıkıyız, hayatımızı kolaylaştırmak için bazı püf noktalarını es geçmememiz gerekiyor…

Online güvenlik birinci adım
Artık tüm alışverişlerimizi online yapıyoruz. Günümüz insanının alışverişe çıkacak, mağaza 
mağaza gezecek vakti yok. Üstelik birbirinden farklı online pazarlama teknikleri, ürünleri ayağımıza kadar getiriyor, biz de dilediğimiz gibi inceliyor ve alıyoruz. Tabi bu alışverişte en önemli nokta güvenlik. Kredi kartı bilgilerimizi girdiğimiz sitelerde başımıza neler geleceğini bilmek ve önlem almak gerekiyor. Öncelikle alışveriş yapmayı planladığınız web sitesi hakkında bilgi toplayın. Diğer kullanıcıların deneyimlerini mutlaka araştırın. Site pek bilinmiyorsa ve alışverişte ısrarlıysanız ilk siparişin yüksek miktarda yapılmamasına dikkat edin. Sitenin güvenlik politikasını, sipariş yöntemini, sipariş sözleşmesini ve iade haklarınızı dikkatlice okuyun. İrtibat bilgisini kontrol edin. Eğer eksiklik veya kuşkulu bir durum varsa site güvenli olmayabilir. ‘Güvenli Yuva Katmanı’ olarak adlandırılan SSL (Secure Socket Layer) protokolü ile internet üzerinden güvenli alışveriş mümkün. Web sitesinin SSL adı verilen güvenlik sertifikasına sahip olup olmadığına bakın. Alışveriş yaparken web tarayıcınızda küçük bir asma kilit resmi beliriyorsa bu, alışveriş yaptığınız sitede SSL sertifikasının olduğunu gösterir. Kilit resmine tıklayarak sertifikanın kime ait olduğunu ve sertifikanın geçerlilik süresini görebilirsiniz. Geçerlilik süresi bitmiş sitelerden uzak durmaya bakın! Kendi kredi kartınızı kullanmayın. Sanal kredi kartları oluşturarak gerçek kredi kartı numaranızı yazmadan, kendinize özel limitler koyarak alışveriş yapmanız mümkün. Üstelik alışveriş yapmadığınız zamanlarda limitinizi sıfırlayabiliyorsunuz.
Telefon ve tabletinizi koruyun!
Akıllı telefonlar ve tabletler hayatımıza yeni yeni dertler de getirmedi değil. Kırılırsa, çatlarsa hayattan koparım diye düşünmek korkulu rüyamız neredeyse.  İyi haber; telefonunuzu ya da tabletinizi ilk kez düşürüyorsanız çatlama şansı çok düşük. İlk defa düşen tablet ve telefonların camları elastik enerjiyi akustik enerjiye çevirerek çatlamayı engelliyor. Camdaki bu elastik enerji tamamen yok olmuyor. Yani tekrar tekrar düşürdüğünüzde sadece risk faktörü daha yükseliyor. ‘Corning Gorilla Glass’ teknolojisi ise camların çatlama olasılığını minimuma indirmek mümkün. Tabletin nasıl düştüğü de çok önemli bir başka ayrıntı. Tahmin edilenin aksine tabletin yüz üstü düşmesi daha iyi. Oluşan kuvvet telefon ekranına yayılarak çatlamayı engelliyor. Ancak dik düşürdüyseniz ekran temas noktasından çatlayabilir.

Aradığınızı bulun!
Bilgi çağında araştırma yapmak ve ulaşmak çok kolay. Ancak yanlış yöntemleri takip ederseniz internetin bilgi çöplüğünde kaybolabilirsiniz. İnterneti verimli kullanmak ve dilediğiniz bilgilere kolay ulaşmak için öncelikle doğru bir arama motoru kullanmanız gerekiyor. Arama yapmaya başlamadan önce, mutlaka arama yapacağınız konuya en uygun siteyi seçmelisiniz. Anahtar kelime seçiminde de dikkatli davrananız gerekiyor. En doğru sonuç için fazla sayıda anahtar kelime seçin. İki ya da daha fazla anahtar kelimeyi bağlarken aralarına 'and', '&' veya '+' işaretlerini yerleştirebilirsiniz. Anahtar kelimeleri çoğul yazmak yerine tekil yazın. Anahtar kelimelerin yan yana bulunduğu sayfalara ulaşmak için kelimeleri çift tırnak içine alın. Anahtar kelimelerden her birini ayrı ayrı listelemek için kelimelerin arasına "|" işareti (Alt + Gr) koyabilirsiniz. 
 

 

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Kavgasız çift olmaz

Ya da olunamaz demek daha doğru… İlk kavgasını yapmayan, bir birine bir kez bile hakkıyla sinirlenmeyen çiftler, henüz sevgili değiller.



Güzel başlayan bir ilişkiniz var, ayaklarınız yerden kesilmiş, havalarda uçuyor, seviyor seviliyorsunuz. Arayınca nabzınız yükseliyor, mesaj yazarken ağzınız kontrolünüz dışında kulaklarınıza doğru kocaman bir gülümsemeyle yayılıyor… Kuşkusuz ilişkinin henüz ilk üç aylık periyodu içindesiniz. Birinin sizi heyecanlandırması başka; tanıdıkça, huylarını ve karakterini anladıkça sevebilmek, belki doğru kelime ile içinize sindirebilmek, hayatınızda olmasını istediğinizden emin olmak, yeri gelince fikirlerinizi birbirinize karşı canhıraş savunmak ama bu karşıtlıklarla da beslenebilmek bir ilişkinin gerçekten sağlam olduğunu kanıtlar. Yani eskilerin ‘kavga ilişkinin tuzu biberi’ lafı yalan değil. Pembe bir toz bulutundan ibaret olan bir ilişkideyseniz ya siz, ya da karşı taraf bazı duygularını bastırıyor, gizliyor, kendini tam olarak ortaya koymuyor demektir, emin olun!

Kavga değil tartışma
Bireysel olarak kendisini ispat etmiş, çevresi, kişisel zevkleri, hobileri yerine oturmuş biriyseniz ve bunu ilişkinizde doğru ifade ediyor, değişmeye çalışarak değil olduğunuz gibi kalarak ortak bir paylaşım yaratmaya çabalıyorsanız, zaman zaman sevgilinizle kavga edeceksiniz, buna şüphe yok. Burada ‘kavga’ kelimesiyle neyi kastettiğimiz ve ne kadar sıklıkla bu durumu yaşadığımız önemli. Birbirinize her gün avazınız çıktığı kadar bağırdığınız, (artık şunu kabul edelim yüksek sesle söylediğimizde söylediklerimizin içeriği de, karşımızdakilerin anlama biçimi ya da kapasitesi de değişmiyor, olan ses tellerimize oluyor) sinir harbi içinde debelendiğiniz, saatlerce süren, ağlama krizleriyle biten bir durumdan bahsediyorsak ciddi sorunlarınız var demektir. Bu durumda karşınızdaki insanın sizin için uygun olup olmadığı hakkında tahliller yapmanız, belki de bir uzmandan yardım almanız gerekir. Oysa kavga derken, birbirinizin doğruları arasında kaybolduğunuzda bir çıkış yolu bulmak adına uzun uzun anlatmaya ve dinlemeye çalışmaktan, sonu kahkahayla biten minik didişmelerden bahsediyorsanız burada hiçbir sorun yok. Hatta bu ilişkinizi tek düzelikten sıyıracak ve ciddi anlamda besleyecek bir iletişim biçimi.  Doğru inandıklarınızı mutlaka savunun, kendinizi doğru ifade edebilmek için konuşmaktan ve karşınızdaki insanı da  aynı anlayışla uzun uzun dinlemekten asla vazgeçmeyin. İletişim bir ilişkiyi ayakta ve canlı tutan en önemli unsur. Konuşmadığınız birini anlamazsınız, zamanla yabancılaşmaya ve uzaklaşmaya başlarsınız. Her sorun konuşularak aşılamayabilir ama bazen sadece karşınızdakini anlamak, onun duruma bakışına saygı duyarak durumu kabullenmek de güzeldir. Saygıyı yitirmediğiniz sürece de aşamayacağınız engel yok.


Kavgayla beslenmek
Umutsuz vakalar da yok değil. Kavgadan beslenen, birbirini 7/24 yiyip bitiren, hiç geçinemediği, hiçbir konuda uzlaşmaya varamadığı halde ayrılmayan, birbirini delirten çift profilleri de var… Onlarla görüşmek, sosyalleşmek istemezsiniz, kalabalık tatillere sizinle gelecek olurlarsa her an bir kavga patlayacak korkusuyla güzelim tatili kendinize zehir edersiniz. Gülüp eğlenilen keyifli bir ortamda birdenbire birbirilerine girerler, etraflarındaki herkesi kendileriyle birlikte huzursuz eder, beş dakika sonra da barışır, iki kumruya dönüşürler… Onları sevmekle nefret etmek arasında ince bir çizgide gidip gelirsiniz. Kendileri de bu durumun farkındadır, belki her gün yıpranırlar ama birbirlerinden bir türlü vazgeçmezler. Bu tip durumların uzman yardımıyla aşılması gereken çok fazla ayağı olduğu kesin ama genel olarak kavga ve tartışmadan beslenen, ilişkilerinde doğrusal bir çizgiden değil, gel-gitlerden hoşlanan insanlar olduklarını söyleyebiliriz. Eğer bu kategoriye giriyorsanız sizin için yapılacak çok fazla bir şey yok. Karşınızdaki insandan vazgeçemiyorsanız, didişmekten de sonuna kadar keyif alıyorsanız tamam, ama hiç değilse arkadaş görüşmelerinde kendinizi törpülemeniz gerek. Bir süre sonra kimsenin aramadığı ve sosyalleşmek istemediği bir çift haline gelmektense kavgalarınızı kendi içinizde halletmekte fayda var…

Yeniden barışalım!
Yüz yüze iletişim binlerce araştırmanın sonucunda da ortaya koyulduğu gibi en doğru iletişim şekli. Günümüz koşullarında sanal ortamdan birbirine dolaylı dert anlatanlar mı, sadece mesajla konuşanlar mı istersiniz, her çeşide rastlamak mümkün. Karşınızdaki insanın jest ve mimiklerini görerek, ses tonunu ve vurgularını duyarak iletişim kurmanız onu doğru algılayabilmeniz adına çok gerekli. Bir mesajda karşınızdakinin söylemek istediklerini yanlış bir ifadeyle algılamanız ve buna alınmanız çok daha kuvvetli bir ihtimal. Telefonda uzun konuşmalar yapmaktan, derdinizi mesajla anlatmaya çalışmaktan kaçının. Herhangi bir yazışmanın kavgaya dönüşeceğini anladığınız anda bunu yüz yüze konuşmak istediğinizi belirterek erteleyin. Karşı karşıya geldiğinizde duygularınızı çok daha rahat ve net, iki kere açıklamak zorunda kalmadan anlayacak ve anlatabileceksiniz. Eğer birini seviyorsanız, farklılıklarına rağmen onu yanınızda istiyor, onunla mutlu olduğunuzu fark ediyorsanız, kavgadan kaçamayacağınızı bilin ama çözümün bunu uzatmamak olduğunu da unutmayın. Boks eldivenlerinizi, alınganlığınızı ve gereksiz gururlar yaparak günlerce, haftalarca biriyle konuşmamayı düşünen çocuk yanınızı bir kenara bırakın. Doğru ve sağlam bir ilişki; olgunluk ve anlayış ister; her zaman kendinize hatırlatın! 

3 Mayıs 2013 Cuma

Ter dökmeden çözün!

Erkeklerin baş belası ter kokusu, bir kadını 100 metre uzaktan koşarak kaçırabilecek ilk üç nedenden biri. Bu derdi ter dökmeden çözebilmek ise oldukça basit; sadece tertemiz olun yeter…


 Kadınlar diğer kadınlar için giyinip süslenir derler.  Erkeklerse bakıma önem vermeme nedenlerini aynı mantıkla açıklar, kendilerini bir başka kadın veya erkeğe beğendirme güdüsü taşımadıklarını, bakımlı olmaya gerek duymadıklarını iddia ederler. Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki kadın-erkek fark etmez, kişisel bakımı ve kendine ait bir stil oluşturmayı kişi yalnızca kendisi için ister ve yalnızca kendisi bunun yararını görebilir. Birkaç haftadır kuaförüne gidememiş, manikürünü atlamış bir kadının yüzü asıksa; bu beğenilmeyeceğini düşündüğü için değil, kendisini iyi hissetmeyeceğini, gününü de verimsiz geçireceğini bildiği içindir… Erkekler için de durum aynı, her ne kadar bakım konusuna takılmıyor, takmıyor gibi görünseler de, günümüzde bakımlı bir erkeğin ezici üstünlüğünü göz ardı etmek, özenmemek imkansız… 

Önce kişisel hijyen
Bir erkeğin hem hayatındaki kadına, hem de tüm sosyal çevresine karşı bazı sorumlulukları olduğunu bilmesi büyük önem taşıyor. Eğer her gün işe gidip gelen, evden çıkan, vapura ya da dolmuşa binen, başka insanlarla konuşan bir erkekseniz, rastladığınız, birlikte yolculuk ettiğiniz insanlara karşı da bir sorumluluğunuz olduğunu kabul etmelisiniz. Giyim-kuşam sunum açısından önemli evet, ama ondan da önce gelen kesinlikle kişisel hijyen. İnsanlar kendi üzerlerindeki kokuları bazen fark etmeyebiliyor oysa etrafınızdakiler, özellikle de kadınlar kötü kokuları adeta bir radar gibi hemen alabiliyor. Dünya üzerinde bir erkekte en nefret edeceği şeyin ter kokusu olduğunu söylemeyecek, buna katılmayacak kadın bulmak da pek mümkün görünmüyor! Kadınlar çok daha detaylı bir bakım zinciri içerisinde olabilir ama erkekler için durum telaş etmeyi gerektirmeyecek kadar basit ve kolay. Zaten hiçbir kadın aynada saatler harcayan, kuaförde yıllar geçiren bir erkek olmanızı beklemiyor ve istemiyor. Bazı temel şartları yerine getiren her erkek mis gibi kokabilir ve ter kokusuna elveda diyebilir. Sadece kötü kokuların neden kaynaklandığını bilmek ve doğru adımları atmak gerekiyor.

Ter değil, bakteriler kokar
Güzel kokunun düşmanı ‘ter’ konusuna kesin ve kalıcı bir çözüm bulmak şart. Terleme tümüyle istemimiz dışında gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonu olarak açıklanabilir. Terlemek aslında cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitliyor ve vücudun boşaltım sistemine katkıda bulunuyor. Yani sanılanın aksine oldukça yararlı bir işlem. Terleme normalde vücut sıcaklığını ayarlamak için çalışıyor. Beyinde vücut sıcaklığını sürekli olarak takip eden bir merkez (ısı düzenleme merkezi) bulunuyor ve vücut sıcaklığı bir nedene bağlı olarak artarsa termostat gibi çalışan ısı düzenleme merkezi, sinirler yoluyla ter bezlerine sinyal göndererek onları çalıştırıyor. Ter bezlerinden atılan ter; deriden sıcaklık alarak buharlaşıyor ve vücudu tıpkı bir klima gibi soğutuyor. Egzersiz veya fiziksel aktivite, sıcak hava ve nem, sentetik giysiler, alkol almak, sigara içmek, sıcak içecekler, baharatlı ve sıcak gıdalar, stres, heyecan, günün belirli zamanları terlemeyi artırabiliyor. Koltuk altlarımızda ve genital bölgemizde yaşayan bakteriler ise bu durumda ter kokusunu ortaya çıkaran tek unsur olarak beliriyor. Çünkü bu bölgelerde milyonlarca bakteri yaşıyor ve bakteriler vücudumuzdan terleme ile salgılanan asidik sıvı ile besleniyor. Beslenirken oluşan asidik yapı, bazik karakterdeki amonyağa dönüşüyor ve bakterilerin atık olarak ürettiği bu maddeler ile birleşerek kötü kokuya sebep oluyor. Kısacası teriniz değil, vücudunuzda beslediğiniz bakteriler kokuyor. Terlemeyi engellemenin birincil yolunun bakterileri engellemek yani vücudu temiz tutmak olduğu da bir kez daha öne çıkıyor.

Aşırı terleme
Bir hastalığa ya da hormon bozukluğuna bağlı olmayan aşırı terleme de sıklıkla görülebiliyor. Aşırı terlemenin en önemli nedenleri arasında stres, insülin, tiroid bezinin aşırı çalışması, böbrek üstü bezinde görülen hastalıklar, hipoglisemi, şişmanlık, bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan ilaçlar ve hormonlar yer alıyor. Sistemik hastalıklardan diyabete, kalp yetmezliğine kadar pek çok sağlık sorunu da terleme yapabiliyor. Pratikte en çok görülen terleme şekli; strese bağlı olan ve özellikle avuç içi, ayak tabanı, koltuk altı ve daha az olarak da yüz ve kasıkta oluşan terleme olarak biliniyor.

Terlemenin nedenlerini bulun!
Terlemeyi önlemek için öncelikle fazla kilo, hormon dengesi, genetik rahatsızlık gibi sorunlardan bir veya birkaçına sahip olup olmadığınızı iyi araştırmanız gerekiyor. Eğer bir hastalığınız yoksa ve yine de ter sorunuyla karşılaşıyorsanız atmanız gereken adımlar  ise aşağıdaki gibi sıralanıyor;

Duş alın: Duş gündüzleri alındığında uyku açarak sizi güne hazırladığı gibi, gece alındığında tam tersi uyumaya yardımcı oluyor. Şehir yaşamında iki günü duş almadan geçirebilmek imkansız. Bunu deneyenler varsa hemen vazgeçmeliler. Erkeklerin günlük olarak duş alması ideal, ama en kötü durumlarda iki bile önerilen maksimum iki günde bir duş alınması. Her gün bir lif yardımıyla kısa da olsa mutlaka duşunuzu alın!

Duş jeli: Sabun tabii ki bakterileri öldürmekte önceliğimiz ancak sabun sevmeyen ve üşenen erkekler için artık çeşit çeşit duş jelleri bulunuyor. Kolay köpürüyor ve durulanıyorlar, üstelik kokuları da harika. Mutlaka bir tane edinin.

Banyo süngeri: Doğal olanlarını tercih etmeye çalışın. Gözenekleri açmak, bakterilerden arındırmak ve kan dolaşımını hızlandırmak için süngerler birebir. Masaj etkisi de cabası.

Deodorant: Koltukaltı ter kokusunun en yoğun olduğu bölge. Yukarıda açıkladığımız gibi asıl kokan ter değil, terdeki asitle beslenen bakteriler. Bunu engellemek için ise deodorant en etkili çözüm. Mümkünse gün boyu etkisi süren ‘roll-on’lardan tercih edin. Ve mutlaka ama mutlaka koltuk altınızı yıkadıktan sonra kullanın. Asla ter kokusunu deodorantla bastırmaya çalışmayın, daha da kötü kokmanıza neden olur.

Bakteriye son: Ter kokularına karşı en etkin çözümlerden biri de bakteri oluşumunu engelleyen ürünler. Deniz - okyanus suyu içerikli bu kremler haftada bir kez uyguladığınızda ter kokusunu ciddi miktarda azaltıyor. Üstelik yıkanınca da etkisi gitmiyor. Deniz kenarındayken ter kokmadığınızı hatırlarsınız mutlaka, tamamen aynı etkiyi yaratıyor. Bir diğer sorunlu bölge kasıklar için de ideal.

Vücut losyonu: Şart değil ama banyo sonrası hem cildi nemlendirmek hem de güzel kokmak için bir vücut losyonu kullanmak fena fikir değil. Gün boyu temiz kokmanızı sağlayacak bu yöntem için cilt tipinize uygun kokusunu beğendiğiniz herhangi bir losyon tercih edebilirsiniz.

Vücut tüyleri: 21. yüzyılda tüyler çok da gerekli değiller bu kesin. İstenmeyen vücut tüyleri bakterileri çoğalttıkları için kötü koku oluşumunu da arttırıyor. Koltukaltı ve kasık tüylerinin uzamasına izin vermeyin. Sürekli uğraşmak istemeyenler içinse lazer yöntemi kesin çözüm.

Parfüm: Parfüm kullanmak, güzel koku yaymak hem moral olarak insanı yükseltiyor hem de etrafındakileri mutlu ediyor. Ancak burada önemle üzerinde durulması gereken konu parfümün miktarı. Etrafınızdakileri asla kendi kokunuza boğmayın. İdeal olan parfümün hafif hafif duyulması. Asla parfüm şişesini üzerinize boca etmeyi düşünmeyin!

Sigaraya son verin: Sigara ter kokusunun daha beter bir hale dönüşmesinde en büyük  rol sahibi. Sigarayı bırakamıyorsanız da azaltmayı deneyin. Ter kokusuyla birleştiğinde çekilmez olduğunu ve bunu sizin muhtemelen duymadığınızı mutlaka hatırlayın. Etrafınızdakileri rahatsız etmemek adına gün içinde daha sık el-yüz yıkayın ve parfüm tazeleyin.

Pamuklu giyin: Hafif, pamuk ve elyaf içeren giysiler ve çoraplar giyin. Üste yapışan naylon ürünler sizi daha çok terletir, üstelik teri ve kokuyu emmez.

Pudrayı deneyin: Deodorant ya da parfüm alerjisiniz varsa bebek pudralarından kullanmayı deneyebilirsiniz. Çok daha yararlı ve etkili olan pudrayı kasık ve ayaklarınız için de tercih edin. Pudra, ferah bir koku ve his verirken, nemi alarak bölgenin kuru kalmasını sağlıyor.

Yediklerinize dikkat: Sayısız yararı olduğu bilinen maydanozu bol bol yemek, terleseniz bile kötü kokmamanızı sağlıyor. Patlıcan, soğan ve sarımsaktan ise uzak durmak gerekiyor.