19 Ağustos 2012 Pazar

Bakımlı olmanın yaşı...


Gurme-yazar Sevim Gökyıldız, kozmetik alanında da uzun bir geçmişe sahip. Gökyıldız’a göre bakımlı olmak için genç ya da yaşlı olmak fark etmiyor, hafif bir makyaj, bakımlı eller ve saçlar her kadına yakışıyor.


Sevim Gökyıldız, Türk mutfağının gönül elçilerinden. Bugün Avrupa’da özellikle de Fransa’da Türk Mutfağı hakkında bilinen doğru ve güzel şeyler varsa, kuşkusuz Gökyıldız’ın bun- da katkısı ve emeği büyük. Mutfak Dostları Derneği’nin kurucu üyelerinden Gökyıldız, aynı zamanda derneğin 2. Başkanlığını yürütüyor. Av- rupa Gurmeler Birliği’nin Türkiye kurucularından, ayrıca İtalya’daki Slow- food hareketinin de üyesi. 1944 Adapazarı doğumlu gurme yazarın, mutfağa olan ilgisinin yanı sıra kozme- tikle de uzun yıllardır haşır neşir olduğu biliniyor. Belçika’da ve Fran- sa’da dış ticaret eğitimi aldıktan sonra Lancome ve Aventis firmalarında dış ticaret koordinatörü olarak görev yapan Gökyıldız, her zaman ilgisini çektiğini anlattığı kozmetik alanında uzun yıllar yürüttüğü tercümanlık göreviyle, geçmişten günümüze ürünlerin gelişimi konusunda da derin bilgi sahibi. Sevim Gökyıldız, kozmetiğin yıllar içerisindeki değişimi ve ileri yaşlarda kadınların bakım sırları üzerine sorularımızı yanıtladı.

Bize kozmetik ile ilgili geçmişinizden bahsedebilir misiniz? Lancome markasıyla çalışmaya nasıl başladınız, ne gibi görevler üstlendiniz?
Kozmetik, makyaj, cilt bakımı her zaman ilgimi çekmiştir. 45 senelik çalışma hayatımın, ilk 25 senesi otomotiv sanayinde ve bankacılık sektöründe geçti. Genç yaşta emekli oldum. Yeniden çalışmak üzere değişik, daha keyifli bir sektör arayışındaydım. Kadına hitap eden kozmetik sektörünü tercih etmek istedim. 1985-86 yıllarında Fransız firması Lancome’un Türkiye temsilciliğinde çalıştım. Genel sekreterlik ve estetik kurslarına katılanlara tercümanlık yaptım. Halen benim de o günlerden kazandığım bir sertifikam var.

Geçmişten bugüne baktığınızda ürünlerde ve makyaj yapımında neler değişti?
Bu sektörde takip etmesi bile güç bir gelişme var. Her gün bir yenilik, bir buluş ortaya çıkıyor. Kazancı oldukça fazla bir konu olduğu için, devamlı bilimsel çalışma ve araştır- malar yapılıyor. Makyaj trendleri yıllık periyotlarda değil daha sık ve mevsimlik olarak değişiyor artık.
Benim görüşüm, günümüz kadınlarının artık makyaj kadar cilt bakımına da önem verdikleri yönünde. Eskiden çok yüksek fiyatlardan dolayı ulaşılamayan birçok ürün bugün çok daha ucuz ve oldukça fazla çeşitte. Dolayısıyla her bütçeye, cilt
tipine ve zevke göre ürün bulmak da kolaylaştı.

Son dönemlerde ne gibi yenilikler gözlemlediniz?
Artık her gün cildi koruyacak, daha genç ve daha diri kılacak buluşlar ortaya çıkıyor. Son yıllarda en çok konuşulanlar (‘acide hyaluronique) iyaluronik asit, (collagene) kollajen gibi enzimler oldu. Bu maddeleri içeren çok sayıda krem piyasaya çıktı. Her marka devamlı AR-GE çalışması yapıyor. Son Paris seyahatimde, güzellik ve bakım ürünlerinde dikkatimi çeken iki yenilik gördüm. Birincisi yiyeceklerde olduğu gibi, bakım ürünlerinde de (Bio) doğal ürünler çok satıyor. Bir başka yenilik ise, kozmetik sanayinde butik üretime geçilmiş. Yani dergilerden, reklamlardan tanıdığımız, ünlü, çoğu uluslararası markaların yerini butik üretim yapan marka ya da kişiler almış. Paris’te Galeri Lafayette’de geniş bir stantta şimdiye kadar adını bile duymadığım, yepyeni güzellik ürünleri satışı var. Fabrikasyon yerine butik üretim bu sektörde de göze çarpıyor.


Kadınların bakım ve makyaj anlayışlarında neler değişti sizce?
Özellikle cilt bakımında kadınlar daha bilinçli oldular. Yazılı ve görsel basın, mesela televizyon, kadınlara çok şeyler öğretiyor. Artık cildini temizlemesini, tonik kullanmasını biliyorlar. Eskiden bunları yapan çok fazla insana rastlayamazdınız. Her yaşa, her cilde, her soruna uygun krem bulmak mümkün. Bence bunlar oldukça iyi yönde gelişmeler.

Doğru makyaj nasıl olmalı?
Doğru makyaj için seneler önce, Ajda Pekkan’la yapılan bir söyleşiden aklımda kalan cümleyi söyleyeceğim. Ajda Pekkan saatler süren bir makyajın sonunda, hiç makyaj yapılmamış gibi bir yüzü olmasına dikkat ettiğini söylemişti. Bence de makyaj olabildiğince doğal, aşırıya kaçmadan, belli belirsiz olmalı. Renklere, uyuma çok dikkat edilmeli. Doğal olan güzeldir her zaman.

Gençlerle ilgili bakımlardan sıkça bahsediliyor ama daha ileri yaşlardaki kadınlar biraz ihmal ediliyor sanki. Bu yaş grubunda uygulanması gereken temel bakımlar neler sizce?
Bence cilt bakımı için genç, yaşlı fark etmiyor. Her yaşın kendine göre bakımı şart. Bana göre, cilt vücut sağlığının dışavurumudur. İyi beslenen, sağlığına dikkat eden, huzurlu yaşayanların ciltleri de bakımlı duruyor, geç yaşlanıyor. Bu bir bütündür. Genç yaşlı herkesin yediğine, içtiğine dikkat etmesi, cildini temiz tutması gerekiyor. Kadın her yaşta bakımlı ve güzel olabilir. Yaşlılık kaçınılmaz. Ama yaşlandığını düşünerek kendisini ihmal eden yanlış yapmış olur. Bu devreyi olabildiğince olumlu, hoş yaşamak gerek. Bunun için her gün bir güzellik enstitüsüne gitmek de gerekmiyor. Bakımlı cilt, bakımlı eller, saçlar, hafif bir makyaj bütün kadınlara yakışır. Bunları ihmal etmemek, kendimizi iyi hissetmeye, şımartmaya çalışmak gerekiyor.

İleri yaşlarda kadınlar nasıl makyajlara yönelmeliler? Ne gibi ürünler tercih edilebilir?
Elbette hafif bir makyaj öneriyorum. Çok parlak ve canlı renklerin yerine, pastel renkler tercih etmeliler. En önemlisi tabii ki kaliteli ürünler kullanılması.
Kaliteli ürünler hem sağladığı kullanım kolaylığı, hem de ciltte yarattığı farkla mutlaka kendisini belli eder.
Ruj ve allık benim her zaman vazgeçilmezim iki makyaj ürünüdür. Yüze canlılık ve renk verirler. Ama 60 yaşlarından sonra seçilen renk alev tonlarında bir kırmızı olmamalı mesela. Daha yumuşak tonlara geçiş yapılmalı.

Siz kişisel olarak neler uyguluyorsunuz? Tavsiye edeceğiniz kozmetik ya da bitkisel bakımlar var mı?
Benim yağlı bir cildim var. Dolayısıyla fazla kırışmıyor, bu konuda şanslıyım ama maalesef sarkıyor. Ben de bu sorunlarıma uygun kremler kullanıyorum. Yenilikleri takip ediyorum, araştırıyorum. Kadınlara önerim yaşları kaç olursa olsun mutlaka cilt tiplerini doğru belirleyerek kendilerine uyan kozmetik ürünlere yönelmeleri. En iyi ürünü de kullansanız sizin cilt yapınıza göre değilse hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Denemekten korkmasınlar, yeniliklere açık olsunlar. Teknoloji, kozmetik artık bizim gençlik dönemlerimizin çok daha ilerisinde. Ürün çeşitliliği karşısında şaşırmamak kaybolmamak da imkansız. Mutlaka bir uzmandan yardım almalılar. Ben genç- ken saatlerce güneşte kalırdım. Şimdi çok dikkat ediyorum ve koruyucu krem olmadan güneşe çıkmıyorum. Bu konuya da çok dikkat edilmesi gerekiyor, güneş ışınları artık çok zararlı.

Uzun senelerdir yeme-içme dünyasındaki yoğun çalışmalarınızın yanı sıra kendinize özgü tarzınızı ve dinamik görüntünüzü her zaman koruyorsunuz. Nasıl başarıyorsunuz? Nelere dikkat ediyorsunuz?
Her kadının kendine özel bir stili ve hayat görüşü olmalı. Makyajıyla, giyimiyle, duruşuyla bunu yansıtmalıdır. Bu kesinlikle taklit olmamalıdır. Benim hayat felsefem görüntüme yansıyor. Rahat, gösterişsiz ama değişik ve şık olmak isterim her zaman. Başarabiliyorsam ne mutlu bana!

Yemekler konusunda sizin tavsiyelerinizi almadan olmaz. Cilt için neler tüketmeli, nasıl yemekler yap- malı, nasıl beslenmeli?
Bu konuda beslenme uzmanlarının söylediklerini tekrar edeceğim. Çok su içmek, hafif ve sağlıklı beslenmek en temel öğeler. Yeşil, lifli sebzeler, fazla tatlı olmayan meyveler, az yağlı süt ürünleri ilk başta aklıma gelenler. Her zaman ölçülü tüketmek gerekiyor, bunu bir alışkanlık haline getirmeliler. Ağır tatlılar yerine meyveli tatlılara yönelmek gibi küçük adımlar bile büyük farklılıklar yaratacaktır.

Cildine uzun yıllardır bakım uygulamayan kadınlar nereden başlayabilirler? Yine de sonuç alınması mümkün müdür?
Cilt bakımı temizlikle başlar. Önce uygun bir ürün ile cildi günlük kirlerden arındırarak başlasınlar. Sonra yine uygun tonikle canlandırmalı ve krem ya da serum kullanılmalıdır. Şimdi çok hafif sıvı şeklinde serumlar var. Ağır ve yağlı kremlerin yerini aldılar. Sonuçta yüzünüz 30-40 yaş birden gençleşmiyor tabii ama görüntünüz de iyileşme oluyor. Bu da moralinizi yükseltiyor.

Estetik hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu konuda da aşırının karşısındayım. Sağlığınıza ve kesenize fazla zarar vermediği müddetçe, bir de sizin görselliğinizi, kişiliğinizi, yüzünü  değiştirmedikçe ufak düzeltmeler yapılabilir. Ama bakışlarınız, gülüşünüz sunileşir, yüzünüz başka bir karaktere dönüşürse bence estetik  gereksiz.

Şebnem Bozoklu: Kendimi değiştirmeyi seviyorum!


Kalamış’ta güzel bir bahçenin içinden geçerek evinin kapısını çalıyoruz, yanımda ikimizin de canı, ortak bir arkadaşımız var, dolayısıyla Şebnem Bozoklu ismini günlük hayatın içinde Şebnem olarak sıkça duyuyorum ama bu röportajı yapmak üzere tanışabiliyoruz nihayet. Şebnem Bozoklu kucağında yavru bir Golden Retriever’la birlikte kapıda beliriyor. O’nu medyada takip edenlerin yakından tanıdığı köpeği Barney’nin yavrusu bu tatlı velet sohbet boyunca bize eşlik ediyor. 

Şebnem Bozoklu, insanı yanında rahat hissettiren harika bir ev sahibi öncelikle. Pek çok insan için, içerisinde rahat nefes alınan evler sahipleriyle ilgili fikir vermeye yeter ya, benim için de öyle. Sohbeti de aynı rahatlıkta, O’nu dinlemek, enerjisini görmek insanı aydınlatıyor, keyiflendiriyor. Birbiri ardına yer aldığı başarılı projelerle, özellikle de iki yıl süren “Canım Ailem” dizisindeki fenomen karakteri Meliha’yla herkesin zihninde sağlam bir yer edinen başarılı oyuncu, bugünler-de gösterime girecek ilk sinema filmi Buz Dağının heyecanıyla uyandığını anlatıyor. Yer aldığı reklam kampanyası, tiyatro ve dizi çalışmaları da sürüyor. Bakımlı olmayı sevdiğini anlatan Bozoklu, eskilerin yüz eskimesi tabirine de inanmıyor, tersine aynı rolü tekrar eden yani ‘kullanılmayan yüz eskir’ diyor…

Oyunculuk ne zaman gelişmeye başladı içinizde?

Çok oyun seyrediyordum, sanırım ikinci-üçüncü oyunu izledikten sonra başlamıştır. Baktım ki hiç seyirci koltuğunda oturmak istemiyorum, sahne aydınlık, büyülü, sihirli. Benim yerim orada, bunu hissettim. Daha önceleri itfaiyeci olmak istiyordum. Alevlerin içine giriyorlar, suyla haşır neşirler, kırmızı giyiyorlar, daha ne olsun. Kahramanımdır onlar benim.  Artık şehir hayatında kahramanlık görmediğimiz için sanırım, gerçekten çok duygulanıyorum ve gözlerim doluyor itfaiyecileri gördüğümde.

Dizi oyunculuğu furyası yaşanıyor, eğitim almamış birçok isim dizilerde yer alıyor, eğitim ne kadar önemli sizce?

Ben Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde konservatuar okudum. İki konservatuar bitirmiş biri olarak çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Eğitimli değil diye burun kıvırmak bana çok ayıp geliyor. Bence eğitim şahane bir şey, bize çok ciddi bir vizyon kazandırır, temel teknik problemlerimizi çözmemize yarar. Ama birincil şart değildir hiçbir zaman. Dünyada da böyle, bayılarak seyrettiğimiz birçok büyük ismin eğitimli olmadığını biliyoruz. Önemli olan yetenektir bence, tabii akıl-
la da birleşirse. Yeteneğe sahip olduğunu hisseden kişi, kariyerinde ilerlerken vizyonunu geliştiriyorsa, bilgi almaya ve depolamaya devam ediyorsa bence her şey yolunda. Ama tamam artık diyerek bunları önemsemezse ikinci işinden sonra hep aynı şeyi tekrar ettiğini görerek çuvallayacaktır.

Yeni filminiz Buz Dağı yakında gösterime girecek, biraz bahsedebilir misiniz?

Şubat ayında Kars’ta çektik filmi, soğuk havaların içinde, buzlar ve karlarla… Bir Uğur Yücel filmi, senaryosunu 10 yıl içerisinde yazdığı, üzerine uzun uzun düşündüğü bir hikâye. Biz çok severek, filmimizin hikâyesine aşık olarak çalıştık. Terekeme aksanıyla konuşmam gerekiyordu. Kars’ta kullanılan ve daha önce denk gelmediğim yarı Azeri yarı Türk değişik bir aksandı. Filmde başrol oynayan partnerim Cenk Alibeyoğlu Karslı, dolayısıyla dile çok hakimdi, birlikte çalıştık. Çok güzel de bir kadromuz var, Ekim-Kasım aylarında vizyona girmesi düşünülüyor. Birçok festivalde de yer alacak.

Diziden sonra ilk filmde de Uğur Yücel’le çalışmak nasıldı?

Canım Ailem’de iki yıl boyunca partnerdik. Sonra Bizim Yenge’ye başladım. Uğur Abi, yönetmen ya da oyuncu olarak o işin içinde değildi belki ama hep benim yanımdaydı, yanımızdaydı. İlk sinema filmimde birlikte çalışmak benim için çok büyük bir konfor oldu tabii. Çok sevdiğim ve arkadaşı olma şerefine nail olduğum bir ustayla sinema filmi yapmak harikaydı. Bana bu filmin hikayesini iki buçuk yıl önce anlatmıştı, çok etkilenmiştim. Çekmeye başlarken senin-le yapalım dediğinde çok mutlu oldum, çünkü anlatırken acaba kim oynayacak diye düşün- müştüm. Uğur Yücel, çok iyi bir oyuncu koçudur da aynı zamanda, bir lafıyla senin kurduğun her şeyi yıkıp, hızla başka bir şey yaratabilmeni sağlar.

Sinema daha cazip geldi mi, artık daha çok film yapmak ister misiniz?

Bayılırım! Sinema çocukluğumuzdan bu yana apayrı bir yere sahip, o salona girip koltuğa oturarak izlediğimiz hikayeler, starlar… Çok büyülü bir dünya ve içinde olmak çok güzel. Bazen uyumadan önce aklıma geliyor, sinemaya gideceğim ve o kocaman ekranda kendi gözlerimi göreceğim. Bu çok acayip, çok heyecan verici bir duygu. Filmin bir DVD’si olacak ve o DVD yıllarca kalacak. Diziler için böyle bir kalıcılık halinden söz edemiyoruz henüz. Belki on yıl sonra dizimin kasetinin üzerine bir eğlence programı çekilecek, bilemiyoruz. 10 yıl önce yılda bir-iki dizi olurdu, şimdi 50 dizi birden başlıyor bir sezonda. 




Oyunculukta parlamak diye bir tanım var, Meliha rolü de sizin için parlama noktasıydı, rol geldiğinde bunu hissetmiş miydiniz?

Tanınmak ve bilinirlik açısından evet benim için çıkış noktası oldu. Teklif geldiğinde benimle dalga geçiyorlar zannettim. Seçmelere 10 kadar tanınmış oyuncu ile birlikte girmiştim. Erol Avcı ve Uğur Yücel, bana hayırlı olsun konuşması yaptıklarında emin misiniz dedim, ya tutmazsa dizi, hem de benim yüzümden, işin içinde Uğur Abi var, vicdan azabından ölürdüm. Meliha değil de teyzesinin kızı olur, halasının kızı olur, öyle bir yan rol verin bana dedim, ben bu kocaman rolü oynayamam. Biz seni istiyoruz ve güveniyoruz dediler.  

Uykusuz geceler oldu mu sonra?

Tabii, çünkü ben Adana şivesiyle konuşacağımı bile prova sırasında öğrendim, seçmelerde bilmiyordum. Üstelik artık sete de bir hafta vardı, Uğur Abi üç-beş cümle okudu, telefonuma kaydettim ve bir hafta o kayıtla yaşadım, sonra da sete çıktım. Neyin güveniydi bu bilmiyorum. 


Yeni bir projeyle ilgili neler heyecanlandırır sizi, nasıl rol seçersiniz, nasıl hazırlanırsınız?

En korkunç, kötü kadın karakterini de oynayacak olsam çok sevmeliyim. İçimde bir şey oluyor, bunu nasıl anlatırım bilmiyorum ama bazı roller, bazı kadınlarla ilgili heyecanlanıyorum. Bunu nasıl yaparım diye kıpır kıpır oluyorum. Bazen hikayenin tamamını, bazen karakteri çok seversin,  bazen ikisi de, tabii o zaman da tadından yenmez. Ama bir şeyi kâğıt üzerinden okuyarak görebilmek aslında zor. Ben sakinim, her sezon bir iş yapmak, sürekli ekranda olmak gibi bir derdim yok. Güzel işler yapmak istiyorum. Bu konuda örnek aldığım insanlar var, Uğur Yücel, Şener Şen gibi, biz bu insanların yaptıkları hiçbir işe burun kıvırmadık. Şener Abi beş yılda bir iş yapar ve o doğru olandır. Doğru ve iyi işler yapmak gerek.

Eskilerin “yüzünü eskitme” lafı doğru mu yani?

Ben çok gülüyorum buna, yüzün eskir ne demek? Eğer her işte aynı yüzle oynuyorsan tabii ki yüzün eskir. Her rolünde başka, yeni bir şey yaparsan eskimezsin. Hep aynı duygu ve suratla 30 yıl oynarsan olur mu? Kendini değiştirmekle ilgili bir şey. Ben de kendimi değiştirdiğim ve değiştirmeyi sevdiğim için oyuncuyum. Kullanılmayan yüz eskir. Yeter ki kullanılsın.

Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz? Orada da bir meşhur olma durumu var artık?

Kesinlikle genç oyuncuların teknolojiyi, sosyal medyayı kullanmaları gerek diye düşünüyorum. Kendi videosunu çekip Youtube’a koyan insanların daha sonra projelerde yer alabildiğini görüyoruz. Kullanabildikleri her türlü mecrada çalışmaları gerek. Ben çok seviyorum, twitter ve instagram kullanıyorum. Oynadığım bir dizinin bölümü yayınlanıyor diyelim, bakıyorum bir anda 400 tweet atılmış bana. Beğenen, seven, nefret eden, fikir veren. Bizim için de çok farklı ve güzel bir havuz, farklı yaş gruplarındaki insanlardan direk reaksiyon alabiliyoruz. Akıllıca kullanmak müzisyen ve oyuncular için önemli.

Bakımlı biri misinizdir?

Evet, ben güzel şeyler görmeyi seviyorum hayatın içinde. Özenilmiş, hoş şeyler görmek hepimizi çok mutlu eder. İnsanlar bana baktıklarında da hoş şeyler görsünler isterim ama bu benim paranoyam değildir hiçbir zaman. Elimden geldiğince düzgün görünmeye, tatlı olmaya çalışırım.

Alışveriş bağımlılığınız var mı?

Özellikle parfümlere ve ayakkabılara düşkünlüğüm var. Kozmetik ve makyaj da çok severim. Makyaj elimden de geliyor, bir makyaj sanatçısı kadar makyaj yapabilirim. Tiyatroda karakter makyajı yapmak durumunda olduğumuz için hakimizdir genelde. Ben başlarda çok iyi değildim ama zamanla geliştirdim. Malzemelerden de anlıyo- rum ve yapmayı çok seviyorum. 

Her yere sizinle giden bir makyaj çantanız var mı?

Olmaz mı? İçinde pamuğum, temizleyicim, gece ve gündüz için ayrı kremlerim vardır. İki günlük bir tatile de gitsem mutlaka çantam benimle gelir. Çok küçük de değil boyutu üstelik. Cildime çok dikkat ediyorum, sevdiğim ve güvendiğim bir marka var, gözaltı ve yüz için kremlerini kullanmadığım bir gün yoktur. Ellerim ve vücudum için de aynı şeyler geçerli. Seviyorum kendime bakmayı.

Nasıl giyinmeyi seviyorsunuz?

Çok değişkenim bu konuda. Beni bir gün 15 cm topuklularla küçük çantalarımla, ertesi gün aynı şeyi yapmaya giderken kot pantolon ve sırt çantamla görebilirsiniz. Bir de biz saç ve makyaja çok sık maruz kalıyoruz. Kostümler, bakımlar, tırnaklar… Dolayısıyla bir süre sonra kaçmaya başlıyorsunuz. Günlük hayatımda dökülmek isteğim ağır basıyor, topuklu giymek istemiyorum. Günlük makyajlarım her zaman hafiftir, iyi sağlıklı cilt ve vurgulu göz makyajı severim. Ruj kullanmazdım, yeni yeni kırmızı ruj sevmeye başladım. Yer aldığım reklam kampanyasında kırmızı ruj kullandık ve hoşuma gitti, bakalım 33’ümden sonra kırmızı ruj kadını olmaya doğru gidiyorum sanırım.










8 Temmuz 2012 Pazar

Güzelliğin fotoğrafını çekin, paylaşın, yayınlayalım…

Evinizde, bahçenizde, sokağınızda güzel olan insan, hayvan, eşya veya başka bir şey... Size göre güzelse fotoğrafını çekin, sayfamıza yükleyin. Yüklediğiniz fotoğrafları paylaşalım. En çok beğeni alan fotoğrafın sahibi bizden keyifli hediye paketleri kazansın hem de Centaur dergisinde fotoğrafı yayınlansın…


Son katılım tarihi 14 Temmuz Cumartesi günüdür. 14-22 Temmuz tarihleri arasında oylama yapılacaktır. Kazanan 23 Temmuz Pazartesi günü Facebook sayfamızdan duyrulacaktır. Her yarışmacının tek bir fotoğraf yükleme hakkı vardır.


Yükleme yapacağınız Facebook sayfası: https://www.facebook.com/centaurturkiye https://www.facebook.com/centaurturkiye

23 Haziran 2012 Cumartesi

Keremcem Röportajı: “Olduğum gibi davranıyorum”

Müzisyen ve oyuncu Keremcem, yakışıklı olarak tanımlanmaktan rahatsız olmuyor ama buna önem de vermiyor. Hem müzik hem de oyunculuk kariyerinde emin adımlarla ilerleyen sanatçı, bugünlerde hazırladığı yeni televizyon programının heyecanını yaşıyor.

Keremcem ismini ilk duyduğumuzdan bu yana uzun yıllar geçti ama o, ilk kez ekranlarda göründüğü günden bugüne dek yaşından çok daha olgun, yakışıklı bir yeni nesil sanatçı için fazlasıyla mütevazı tavrını hiç değiştirmedi. Belki de onu insanlara sevdiren de bu sakin ve mütevazı tavrı oldu. Keremcem şimdilerde, hem müzik kariyerinde hem de dizilerle başlayıp müzikallere kadar uzanan oyunculukta tecrübeli bir dönemin keyfini sürüyor. Geçtiğimiz aylarda sonlanan ‘Tövbeler Tövbesi’ isimli dizide hayat verdiği Oktay Berk karakteriyle beğeni toplayan ve uzun bir sessizliğin ardından hazırladığı son albümü ‘Hayata’ çıktığından bu yana verdiği konserlerle hayranlarını sevindiren Keremcem, bugünlerde TRT için bir televizyon programı da hazırlıyor. Genç erkekler arasında rol modeli olan sanatçıyla kariyerini ve yeni projelerini konuştuk…


Milas doğumlusunuz, Ege’de üniversite yıllarınız geçmiş, o sakinliği ve Ege’yi özlemiyor musunuz?


İstanbul başka. İçinde olmadığım karmaşa hoşuma gider, sakinlik verir bana, biraz kaybolmuşluk ve tabii ki rahatlık. İstanbul’un bazen yorucu keşmekeşliğinde, trafikte bir yerden bir yere yetişmeye çalıştığımda, Ege’nin sakinliğini dinginliğini özlüyorum tabii. Ama ailem Bodrum’da yaşadığı için sık sık oraya giderek özlemimi giderebiliyorum.


İstanbul’un sevdiğiniz yanları neler? 


Şehrin sınırsız imkânlarını kullanabilen ve tadını çıkarabilen o kadar az insan var ki. Bu şehirden keyif alabilmeniz için bile çaba sarf etmelisiniz. Trafiğini, kalabalığını ve kabalığını göze almanız gerekli. Ama sonra ucundan Boğaz’ı gördüğünüzde ya da sadece İstanbul’a gelen bir sergi veya konsere gittiğinizde kendisini affettiriveriyor hemen…

Hayatınızda müzikte ilerlemek ile ilgili kararlar aldığınız bir dönüm noktası oldu mu? Yoksa hep müzikle profesyonel olarak ilgileneceğinizi biliyor muydunuz?


Müzikle hep ilgiliydim. Kariyer olarak evet üniversitede Uluslararası İlişkiler okudum ama müzikte bir noktaya varacağımı her zaman biliyordum. Öyle de oldu…

Ailenizde sizden başka kimse var mı müzikle ilgilenen?


Sadece çok iyi birer dinleyiciler ve zengin bir arşive sahipler…
Şehrin sınırsız imkânlarını kullanabilen ve tadını çıkarabilen o kadar az insan var ki. Bu şehirden keyif alabilmeniz için bile çaba sarf etmelisiniz. Trafiğini, kalabalığını ve kabalığını göze almanız gerekli. Ama sonra ucundan Boğaz’ı gördüğünüzde ya da sadece İstanbul’a gelen bir sergi veya konsere gittiğinizde kendisini affettiriveriyor hemen…

Hayatınızda müzikte ilerlemek ile ilgili kararlar aldığınız bir dönüm noktası oldu mu? Yoksa hep müzikle profesyonel olarak ilgileneceğinizi biliyor muydunuz?


Müzikle hep ilgiliydim. Kariyer olarak evet üniversitede Uluslararası İlişkiler okudum ama müzikte bir noktaya varacağımı her zaman biliyordum. Öyle de oldu…

“İstanbul’dan keyif alabilmek için çaba sarfetmelisiniz. Trafiğini, kalabalığını ve kabalığını göze almanız gerekli. Ama sonra ucundan Boğaz’ı gördüğünüzde ya da bir sergiye gittiğinizde kendisini affettiriyor.”



‘Hayata’ ile ilgili neler söylemek istersiniz? Albüm çıktığından bu yana nasıl bir dönem geçirdiniz? 

“Hayata” albümüm piyasaya çıkalı 2 Nisan’da tam bir yıl oldu. “Vurgun” ve “Haydi Öp” şarkılarına klip çektik, şimdi albüme ismini veren “Küstüm Hayata” şarkısına klip çekiyoruz. Bunun dışında ekibimle birlikte birçok imza günü ve konserler düzenledik. Çok yorucu bir o kadar da keyifli bir dönem geçiriyoruz.

‘Tövbeler Tövbesi’ ve sizin dizideki rolünüz çok beğenildi, yeni dizi projeleriniz olacak mı?

Evet benim için de Oktay Berk karakteri güzel bir deneyimdi ve çok sevildi. Yeni okuduğum iki projedeki iki yeni karakter de çok içime sindi. Yeni roller için herhangi bir sınırlamam yok, her yeni rol benim için yeni bir deneyim demek.

Oyunculuğun ağır bastığı zamanlar oluyor mu?

Dengelemeye çalışıyorum, çok da zorlanmıyorum açıkçası. Setten konsere konserden de sete gitmişliğim var çok kez. Eşit şartlarda emek sarf ediliyor.

Yeni projeleriniz var mı yakın zamanda?

TRT Okulda yayınlanacak “Akustik Söyleşi” adında bir programa başladım. İşini sorumluluk ve tutkuyla yapan insanların başarı öykülerini kendi ağızlarından dinliyoruz. Bunun dışında bahsettiğim gibi çok güzel iki dizi senaryosu okuyorum. Muhtemelen birinde olacağım. Önümüz bahar ve yaz olduğu için festival konserleri ve bahar şenliklerinde yer alacağım.

Müzikallerde de rol aldınız, devamı gelecek mi?

Bununla ilgili de teklifler geliyor, takvimim uyduğu takdirde sıcak bakıyorum.

‘Yakışıklı’ diye tanımlanan ve beğenilen bir sanatçı olmak hayatınızı nasıl şekillendiriyor ya da etkiliyor? 
Bu durumu hiçbir zaman dezavantaj olarak görmüyorum. Ama önemsemiyorum da. Sadece doğru işler yapmak önemli benim için. 

Ayna karşısında çok vakit geçirir misiniz? 

Gerektiği kadar geçiriyorum. Çok fazla olduğunu söyleyemem.

Sizi her zaman bakımlı görüyoruz, neler uyguluyorsunuz? 

Özel olarak yaptığım herhangi bir şey yok, sadece temizliğe çok önem veriyorum.

Düzenli spora vakit ayırabiliyor musunuz?

Evet haftanın dört beş günü mutlaka düzenli spor yapıyorum, fitness ve kardiyo çalışıyorum.

Siz genç erkekler için de bir rol modeli oldunuz. Bu durumun sizi kısıtladığı oluyor mu?

Hayır çünkü bunun için özel bir şey yapmıyorum. Olduğum gibi davranıyorum yani olması gerektiği gibi. Ne mutlu bana böyle düşünülüyorsa.

Giyiminizle ilgili nasıl karar alıyorsunuz? Trendleri takip ediyor musunuz? Beraber çalıştığınız bir isim var mı?

Olabildiğince trendleri takip ediyorum. Bu konuda stil danışmanım Başak Fransez ile çalışıyoruz ve her şeye beraber karar veriyoruz.

Günümüzde erkekler arasında bakımına kadınlardan bile daha fazla özen gösteren bir kitle oluştu demek mümkün, siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Evet katılıyorum. Artık kendine daha özen gösteren bir nesil söz konusu. Herkes az ya da çok artık modayla ilgili ve yeni trendleri takip ediyor. Markalar da bu durumda etkili rol oynuyor bence. Artık en ucuzundan en pahalısına herkesin ulaşabileceği koleksiyonlar hazırlanıyor. 

KEREMCEM KİMDİR?
Keremcem 28 Aralık 1977 Milas doğumlu. İzmir Özel Fatih Koleji’ndeki ortaöğreniminden sonra Muğla Turgutreis Lisesi’nden 1995 senesinde mezun oldu. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Gitar çalmaya lise yıllarında başladı. Yonca Evcimik vasıtasıyla 2004 yılında Aykut Gürel’le çalışmaya başladı. İlk albümü Eylül, İremrecords etiketiyle 2005 yılında piyasaya çıktı. 2005 senesinde oldukça popüler olan “Aşk Oyunu” dizisinde canlandırdığı ‘Sarp’ karakteriyle oyunculukta adını daha fazla duyurmayı başardı. Aynı sene Seden Gürel’le düet albümleri “Maia” yayınlandı. 2006 yılında Haldun Dormen yönetimindeki “Broadway’den İstanbul’a” isimli müzikal projede yer aldı. Yine 2006’da ikinci  solo albümü “Aşk Bitti”yi çıkardı.  Walt Disney yapımı olan “High School Musical 2” filminin soundtrack albümünde iki şarkı seslendirdi. 2009 yılında üçüncü solo albümü “Dokun”u yine İremrecords etiketiyle Aykut Gürel prodüktörlüğünde çıkardı. Albümde Kita’yla birlikte seslendirdikleri “Hayallerin Peşinde” isimli video klip, 3D animasyon bir karakterle gerçek görüntünün beraber kullanılması açısından Türkiye’de ilklerden oldu. 2011 yılında yeni albümü “Hayata”yı çıkardı.

22 Haziran 2012 Cuma

Diyetten vazgeçin, sağlıklı beslenin!

Yaz aylarının kabusu diyet sendromunu Dilara Koçak’a sorduk. Koçak, hem sağlıklı bir yaşam, hem de pırıl pırıl bir cilt için yapılması gerekenleri anlattı…


Yaz ayları yaklaştıkça kilo derdi de başlar. Her yerde şok diyet önerileri, şunu yemelisiniz, böyle zayıflayabilirsiniz haberleri… Kadın-erkek kilo sorunu ya da yeme bozukluğu olanlar bilir, diyet sıkıntısıyla yaşamak, binlerce öneri arasında bocalamak gerçekten bezdirici bir süreçtir. Peki bunu her yaz dönemi yeniden başlayan çözümsüz bir döngü olmaktan nasıl çıkarabiliriz? Uzman Diyetisyen Dilara Koçak’a sağlıklı ve formda bir ömür geçirmek, kilo ve kiloya bağlı sağlık sorunlarıyla geçen iniş çıkışlardan kurtulmak için neler yapabileceğimizi danıştık. Diyetten vazgeçerek, sağlıklı beslenme ve hareketi bütünleştiren bir yaşam biçimi benimsemenin önemini anlatan Koçak, uzun vadeli düşünmeye davet ediyor: “Diyeti başı ve sonu olacak sıkıntı verici bir süreç olarak görmemek lazım. Doğru beslenme bir yaşam şekli haline gelmelidir”.

Bir insan kendisinde yeme bozukluğu olduğunu ya da yanlış beslendiğini nasıl fark eder? Kilo sorunu olmayanlar da sorun yaşayabiliyor…

Bilinçli olmak ve sağlık hakkında bilgi sahibi olmak son derece önemli. Her gün yediklerinizi not edip sonra vücut için gerekli bütün besin öğelerini yeterli miktarda alıp almadığınızı değerlendirebilirsiniz. Ayrıca aşırı şeker ve yağ tüketimi kilo sorununa yol açmıyorsa bile uzun dönemde sağlığınızı olumsuz yönde etkileyecektir.

Yeme bozukluğu olan kişilerin diyetisyenle birlikte bir psikoloğa da başvurmaları muhakkak gerekli mi?

Bu kişiden kişiye değişen bir durumdur. Fizyolojik açlık ile duygusal açlık farklı kavramlar. Kişi duygusal açlığını bastırmak için yemeğe yöneliyorsa bu durum tehlikelidir. Eğer kontrol altına alınamayan bir duygusal açlık çekme durumu söz konusuysa psikolojik danışmanlık almak gerekebilir.

Diyete pazartesi ya da önümüzdeki hafta, ay başlama gibi bir erteleme durumumuz var.  Bu döngüyü kırabilmek için neler yapabiliriz? 

Diyeti başı ve sonu olacak sıkıntı verici bir süreç olarak görmemek lazım. Doğru beslenme bir yaşam şekli haline gelmelidir. Bunun için yasaklardan da kaçınmak gerek. Yasaklar koymak yerine genelde ölçülü tüketmeyi ve dengeyi korumayı tercih etmelisiniz. Çünkü birey kendini diğer insanlardan izole şekilde görür, sosyal çevresinde rahatsızlık hissederse bir süre sonra kamp hayatına dönüşen bu tip yaşamdan vazgeçiyor. Dengeli bir beslenme ve yaşam şekli, insanın kendisi için doğru bir şeyler yapıyor olduğu hissine ve iyi bir görünüme kavuşmasını sağlayacağı için keyif vericidir. 



Bakımlı insanın tanımı size göre nedir?

Kendini seven kendine değer veren insandır. Önceliklerini belirlerken iş, aile, sosyal yaşam, özel hayatı, beslenmesi, sağlığı, egzersizi kısacası tüm yaşam alanlarını dengede yaşamayı başaran insandır. Bunun için çok özel programlar içinde olmaya veya büyük paralar harcamaya gerek yok üstelik.

İş yaşamı içerisinde vakitsizlikten yakınan kişiler nasıl sağlıklı beslenebilir? 

En önemli öğün olan kahvaltıyı atlama eğilimi özellikle çalışan kesim arasında çok yüksek. Kahvaltıyı atlama hatası kadar kahvaltıda yapılan yanlış seçimleri de unutmamak lazım. En büyük hata güne yoğun karbonhidrat ile başlamak ve yeterli protein tüketmemek. Örneğin sabah poğaça, simit, açma, meyve suyu gibi sadece karbonhidrat içeren bir seçim yaparsanız bu sizin daha fazla acıkmanıza sebep oluyor. Sabah karbonhidrat ve proteini beraber almak çok önemli. Simit veya meyve sizin için hızlı bir kahvaltı olabilir vazgeçmek zorunda değilsiniz ancak meyvenin yanına süt veya fındık ekleyerek, simit ile birlikte peynir yiyerek protein dengesini sağlamanız daha doğru olur. 
Böylece gün içindeki tokluk duygusu ve kan şekeri dengesi daha iyi sağlanır. Bir diğer büyük yanlış; öğle yemeğinde ekmek yemeden sadece salata ile yetinmeye çalışmaktır. Birey sabah kahvaltı etmediyse öğlende sadece salata yediyse akşam üzeri kan şekeri düşer ve gereksiz atıştırmalara ‘hayır’ diyebilmesi güçleşir. Öğle yemeğinde mutlaka karbonhidrat ve protein birlikte yenmeli. Bir dilim ekmek veya tahıllı bir çorba veya 3–4 kaşık bulgur pilavı karbonhidrat için iyi seçimlerdir. 

Doğru beslenme herkese göre farklılık gösterir mi? Yoksa belirli başlıklardan söz edebilir miyiz? 

Basit karbonhidratlar kan şekerinin daha çabuk yükselip, çok ani düşmesine neden olacaktır. En iyi seçim; kompleks karbonhidratlardır. Kompleks karbonhidratlara en iyi örnek, bulgur, tam buğday ekmeği ve kuru baklagillerdir. Posa, mide boşalmasını geciktirerek, daha uzun süre tok kalmamızı ve şekerin kana daha uzun sürede geçmesini sağlar. Kan şekerinin ani iniş-çıkışlar yapmasını engelleyerek uzun süre aynı seviyede tutar. Öğün aralarında karbonhidrat ve proteini yan yana tüketmek (meyve tercih ettiğinizde yanında süt, yoğurt, ayran, peynir, fındık gibi protein kaynağı olmasına dikkate edin) insülin ve şeker metabolizmanızın düzenlenmesine yardımcı olacaktır.

Sağlıklı atıştırmalıklar üzerine bize bilgi verebilir misiniz? Kişi pratik ve sağlıklı atıştırmalıklar bulabilir mi?

Ani bastıran tatlı krizi için; bir fincan sıcak suyun içine bir çubuk tarçın ve bir adet karanfil ekleyip için veya 1 elmayı dilimleyip üzerine tarçın ekleyip tüketebilirsiniz. Bir bardak süt ile kuru kayısı veya kuru erik veya tam buğday ekmeği ile tost iyi seçimler olarak sıralanabilir.

Diyete giren herkesin hemen tutunduğu salatanın da masum olmadığı durumlar var…
Salatayı daha çekici kılmak için ilave edilen baştan çıkarıcı ve kalori yönünden zengin soslar yüzünden. Salata hazırlarken koyu yapraklı malze- melere ağırlık vermeniz ve salatayı soslar yerine peynir,  avokado, kuru meyveler ve tahıllarla süslemeniz size iyi bir çözüm sunar. Öte yandan sağlıklı bir yağ olmasına rağmen zeytinyağının da her tatlı kaşığında 45 kalori bulunduğunu unutmamak gerek. Salatanızın yağsız veya az yağlı olmasına mutlaka dikkat etmelisiniz.

Güzel ve sağlıklı bir cilt için hangi besinleri tercih etmek gerekir? Gençlik iksiri besinler var mı?

Ben hiçbir besinin mucizevi etkisi olmadığını, yine hiçbir besinin de tek başına suçlu ilan edilemeyeceğini düşünüyorum. Önemli olan dengeyi ve ölçüyü korumak, bu yüzden gençlik iksiri demek doğru olmaz. Ancak antioksidanların cilt için olumlu etkilerinden bahsedebiliriz. Özellikle A, C ve E vitamini ile omega 3 ve alfa lipoik asit desteği alınabilir.

Detox hakkında neler düşünüyorsunuz?  Sağlığı ve cildi koruyarak detox yapılabilir mi? 

Bahar ayları, detoks yapmak ve vücudunu toksinlerden uzaklaştırmak isteyenler için bir fırsat olabilir. Vücudumuza aldığımız toksin kaynağı iki türlüdür; dışarıdan gelen toksinler ve vücut içinde metabolik artıklar sonucu oluşan toksinler. Her iki toksini de vücudumuzda temizleyen başlıca organımız ise karaciğerdir. İdrar, ter ve dışkı ise toksinleri atma yollarıdır. Toksinlerin vücudumuzda artışı stresle birlikte bağışıklık sistemini de olumsuz etkiler. Bağışıklık sisteminin yavaşlaması ise gripten kansere kadar çok geniş bir yelpazede hastalığa karşı risk demektir. Sabah uyanmakta zorlanıyorsanız, kendinizi sürekli yorgun ve güçsüz hissediyorsanız, bitkinlik, yetersizlik, halsizlik şikayetleriniz varsa, anlamsız ödem yaşıyorsanız ve tüm bunların çözümüne tıbbi bir açıklama bulunamıyorsa, bu şikayetleriniz için detoks programı uygulamak, daha hareketli bir yaşama geçmek, yeterli ve dengeli beslenmek en iyi ilaç olabilir. 

Nasıl bir detox önerirsiniz?

Detoks programlarının en önemli kısmı; kendinizi dinlendirmektir. Bunun için; kitap okuyun, hafif bir müzik dinleyin, bitki çaylarını deneyin, aromatik yağlar ile ılık duş yapın, doğa yürüyüşleri ile bol oksijen alın. Toksinlerden kurtulmak için doğal beslenme ana prensiptir yani sebze ve meyvelerin ağırlıklı olduğu ana öğünler, sebze ve meyve sularının içildiği ara öğünler, tam tahıl ekmeği, kurubaklagiller, balık, yoğurt, yağlı tohumlar, probiyotik ürünler ve mutlaka bol su evinizde kolaylıkla uygulanabilecek bir detoks şeklidir. Program süresince papatya, adaçayı, rezene, ısırgan, ekinezya, melisa, karahindiba çaylarından birini, limon ilavesiyle tercih edebilirsiniz. En az üç gün ama tercihen 7-10 gün uygulanabilir.

21 Haziran 2012 Perşembe

Merhabalar,

Bu blog sayfasını yaşam ve bakım adına paylaşımlarda bulunmak adına sizin için açtık! :) Sizler de yaşam ve bakım hakkında önerilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

Günlük yaşantınıza renk getirecek bilgi ve öneriler, ünlülerle özel röportajlar, makyaj, bakım, tatil, eğlence, sağlık... Kısacası size dair her şey Rossmann Centaur dergisinin sunumuyla artık size daha yakın.

Blog sayfamızda keyifli vakitler geçirmeniz dileğiyle, şimdilik kendinize iyi bakın. :)