6 Haziran 2013 Perşembe

“Vakit kendi kendini doğuran bir şey”

Çünkü Ayça Şen'in yapmak istediği her şeye vakti var. Ona göre vaktim yok demek hikaye. Radyo dj'liği, yazarlık, albüm, tv programcılığı... Saymakla bitmiyor ama Ayça Şen'in enerjisi de bitmiyor ki. Hepsine vakit ayırırım, sporumu da yaparım, üstelik sevdiklerime, keyfe vaktim de kalır diyor.

 
Ayça Şen gerçek bir başkan. Eskilerden bu yana radyoda sesini duymayı en sevdiğimiz programcılardan. Çok komik ve çok zeki bir kadın olarak hiçbir zaman bunu ispat etmek zorunda değil, herkes şıp diye anlar, zorlama, eğme ve bükme yoktur. Yüksüz biri gibi bir hali var hep, yani hiçbir şeyi çok takmıyor gibi. Oysa girdiği her işte başarılı, belli ki çalışkan, üstelik anne. Ona benzemek, hayata onun baktığı gibi bakmak istediğiniz insanlardan biri basitçe. Kendini dürüstçe ortaya koyabilen, lafını esirgemeyen, insan olduğunu ve robot olmadığını her fırsatta gösteren, bildiğimiz ünlü imajından çok daha eğlenceli, çok daha cesur bir kadın. Ve tabii satırlarını okuyacağınız bu röportaj sorularına iki dakikada uzun cevaplar yağdırırken gülmekten kırıp geçiren biri.
Birkaç farklı işi birlikte yürütüyor Ayça Şen ve hepsinden de alın akıyla çıkıyor. Radyoculuğun en iyilerindendi, uzun süre Radikal, Taraf gibi gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Müzik dedi, albüm dedi hepimizi şaşırttı ama ilk albümünü herkes bağrına bastı. Şimdilerde ikinci albümünü hazırlıyor, kitap yazıyor ve bir yandan da D Smart'ta ilginç bir program sunuyor. Ortaya Karışık adını taşıyan bu programda seçilen bir meslek, yerinde gidilip incelikleriyle öğreniliyor. Ayça Şen sunucu olarak buldukları tüm enteresan meslekleri icra etmeyi bizzat deniyor ve tabii yine en klişe tabirle -ama onun için çok yerinde- güldürürken düşündürüyor. Ayça Şen'le yeni programından, günlük hayatından, bakım ve makyaj ile ilgili düşüncelerinden, bir de eskilerden biraz konuştuk...

Yeni programınız Ortaya Karışık ne zaman başladı, hangi günler yayındasınız?
Ocak ortası gibi başladık. Çarşamba günleri saat 23’te ve programın tekrarı Pazar günleri saat 18’de yayınlanıyor.

Program fikri nasıl ortaya çıktı, nereden aklınıza geldi böyle bir iş yapmak?
Aslında benim aklıma gelmedi, bu bir teklif oldu. Arkadaşım İlhami Algör programı Film Ekibi ile yapıyormuş, sunucu olarak da beni düşünmüşler, proje çok eğlenceli geldi, başladık.

Kaç program çektiniz, neler yaptınız bugüne kadar birkaç örnek verebilir misiniz?
Şu anda sanırım 15. programı çekiyoruz. Mesela bu hafta alternatif şifacılar ve yaşam koçları, hipnoz, aile dizimi gibi son yılların moda hikayelerini çektik. Konsantre olarak tahta kırmayı öğrendim ve cam kırıklarının üzerinde yürüdüm. Ayrıca auramın röntgenini çektirip boynumu kütürdettim. Tehlikelerle dolu bir program yani (gülüyor)

Şu ana kadar en komik ve en trajikomik anılar neler oldu programla ilgili? Nasıl bir tecrübe oldu sizin için yaşadıklarınız?
Hiç görmediğim ve göremeyeceğim yerlere gittim, işin erbaplarıyla konuştum. Bundan önceki haftalarda dansözlüğün, zenneliğin inceliklerini araştırdık. Elmas ve pırlanta işçiliği, altın imalatı, ne bileyim işte sokak yemekçileri, köpek eğitmenleri, daha pek çok enteresan mesleği gidip yerinde inceledik. Bütün ekip gittiğimiz yerlerde yeni şeyler göreceğimizi bildiğimiz için hiç üşenmiyoruz. Normalde ben üşengecimdir fakat çok ilgimi çekiyor bütün bunlar.


Kendi mesleklerinize nasıl yöneldiniz? Nasıl başladı her şey?
9 yaşında TRT çocuk korosundaki sınava girip de mikrofona aşina olduğumda başladı.

Radyoculuk mu, televizyonculuk mu, yazmak mı, şarkıcılık mı, seslendirme mi, hangi birini sayalım? Hepsine nasıl zaman ayırıyorsunuz? Son dönemlerde ağır basan var mı, hangisi sizi daha mutlu ediyor?
Hepsi ayrı ayrı ve dönem dönem güzel. Bunlar ayrı zamanlarda olduğu ve yaparken yoğun konsantrasyonla yapıldığı için vakit almıyor gibi geliyor bana. Tabii bir de eğlenerek yapıyor olmak da bunda büyük etken. Zorlamayla yapıyor olsaydım, -ki zaman zaman öyle de oluyor- bu kadar uzun süre hiç birini yapamazdım. Şu aralar yeni albüm ve yeni kitaba çalışıyorum Ortaya Karışık’ın yanı sıra. Sabah 5’te kalkıp kitabıma ufak ufak bölümler yazıyorum, bazı günler de müzik için prodüktörümle bir araya geliyorum. Vakit kendi kendini doğuran bir şey. Vaktin olmaması bence hikaye. Her zaman vakit vardır.

Bu kadar çok işi birlikte yapmak ve bir de hepsinde başarılı olmak yetenek kadar çalışmakla ilgilidir sanırım, çalışkan mısınız? Çok rahat bir haliniz var çünkü aksine...
Çok teşekkür ederim. Çok çalışkan değilim aslında. Ya da çalışma mefhumunu yanlış anlıyorum. Bana çalışmak, sevmediği şeylere tahammül ederek hayat mücadelesi vermek gibi geliyor. Oysa çalışmak esas manada sevdiğin işi sonuna kadar disiplinli bir şekilde götürmek demek. Eğer ikincisi gibiyse çok çalışkanım. Ama işler zora gelince sebat etmekse o zaman tembelim ve sanırım en önemlisi de bu sebat. Dolayısıyla aslında tembelim.

Bir de tabi annesiniz. Memo'nun hikayesini yazılarda bu kadar samimiyetle paylaşmak sizi korkutmuyor mu?
Onun özel hayatını yazmıyorum ki. Her çocuk ve annenin ortak anıları gibi bunlar. Şimdilerde artık pek yazmıyorum zaten.

Yıllardır radyo programlarında sesinizle yaşadı insanlar. Sizi dinlemeden gün geçirmedi. Nasıl bir his, nasıl bir hayran kitlesi ile birlikte yaşamak şekli bu, biraz tarif etmeye çalışsanız?
Bunu duyunca sevinçten biraz ağlayasım geldi. Hayran kitlesi gibi değil de, arkadaş kitlesi diyelim. Ben bu hayran kelimesinden çok utanıyorum. Dışlanmışım gibi geliyor. İnsan hayranlık duyduğu birine aynı zamanda öfke de barındırır çünkü. Oysa ben temiz bir sevgi ile yayın yaptım. Kendimi dinleyicilerimden ayrı görecek, gösterecek çok az şey yapmışımdır yaptıysam da.

Özellikle şimdi yaptığınız tv programıyla da örtüşen, yıllardır bana bir şey olur diye korkmayan, sakınmadan söyleyen, yazan, bildiğimiz ünlü-dişi imajından çok uzak bir haliniz var. Cesur musunuzdur?
Yok aslında korkak bir yapım vardır. Bu da beni çok rahatsız ediyor. Söyleyeceğim sözleri fazla tartar biçerim. Öz saygım bazen bu açıdan zedelenir bile fakat bunun muhasebesini çok sık yaptığım için cesur gibi dururum. Yani eğer söylemeye korktuğum bir şey varsa bunu dinleyiciye de derim. O zaman artık o hepimizin suçu olur çünkü.

Blog yazarlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yıllardır gazetelerde yazan isimler de bloglara yöneldi malum. Siz de yazıyorsunuz...
Çok iyi bir şey. Bir kere buralarda oto sansür yapmıyorsun. Ben de şu aralar bloguma eğiliyorum. Biraz geç kaldım ama öğrenmem zaman aldı.

Yeni projeleriniz neler yakın dönem için?
Yeni bir albüm yaptık. Prodüktörlüğünü ve ruh kardeşliğini -ay bu laflar da ne gıcık, ‘ruh kadeşliği’ bıy bıy bıy- Selçuk Sami Cingi ile birlikte yaptık. Güzel olduğunu düşünüyoruz; bakalım dinleyici ne diyecek. Bunun dışında da bir roman üzerinde ara ara çalışmaya devam ediyorum sabah erken saatlerde.

Bir gününüz genelde nasıl geçer?
Az uyurum. Sabah erken kalkıp biraz yazı yazarım, internette twitter, blog, yok efendim maillerimdi, günlük fal okuma gibi geyiklerdi, azıcık gündeme bakma gibi şeyler yaparım. Kahvaltıyı asla ihmal etmem. Sabahları bol bol kahve içerek yazı çizi işlerine bakarım. Sahi, sizin dükkanda yani Rossmann’da eskiden çok güzel bir kiloluk çekirdek kahve vardı ondan getirmiyor musunuz artık? Neyse işte, ondan sonra spora giderim, pilates yaparım, o tip zıpçıktı işler, öğlen çekime giderim bazen. Haftada üç gün de yabancı dil kursuna gidiyorum. Genelde evde otururum. Bahsettiğiniz bütün işler her günümü doldurmaz yani. Bol bol aileme, kendime vakit de kalır.

 Bakımlı bir kadın mısınız? Bakım size göre nedir ya da?
Dönem dönem bakımlıyımdır. Dönem dönem de paspas gibi gezerim. Bakımlı olduğum zamanlarda iyi hissederim ve daha üretkenimdir. Bu yüzden spor benim gibiler için çok önemli. Krem sürmek, kaş göz çizmek, boynuma kadar çektiğim eşofman dışında bir kot giyinmek mesela, bunlar da çok önemli.

Neler yaparsınız kendinizi iyi hissetmek, iyi görünmek istediğiniz zaman?
Spor yaparım, müzik dinleyerek sokaklarda yürürüm, incik boncukçuya girerim, vitrin bakarım, arkadaşlarımla kahve içerim, ne bileyim, eşimle bol bol dedikodu yaparız, sokakta yürürüz, yemek yeriz.

Makyaj yapar mısınız, sever misiniz? Sık kullandığınız ürünler var mı?
Pek yapmam. Severim ama üşenirim. Genelde göz kalemi ve allık kullanırım. Bazen de sadece allık kullanırım. Ben iyi hissediyorum ama çipil gözlü olduğum için genelde göz kalemine ihtiyaç duyuyorum. Özellikle de çekimlerde. Yoksa ışık altında gözlerim hiç görünmüyor.

Son dönemlerde en çok ne yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Her zaman olduğu gibi, evde oturmaktan (gülüyor).

Hiç yorum yok: